Aşkın ana ürünü birbirini deli gibi seven iki insan ise, yan ürünü edebiyattır. Bunu yaklaşık iki yüzyıllık bir kitabı okuduğunuzda kolaylıkla anlıyorsunuz.
Jane Austen, İngiliz Edebiyatının modernleşme sürecinin temsilcilerinden birisi. Modernleşme süreci ile kasıt, romanın konusunun gündelik yaşama ve sıradan insanlara indirmesini içeriyor olması.
1813 yılında yazılmış Jane Austen’in bu romanı, “okunması gereken kitaplar” listelerinin bir çoğunda gözüme çarptı. Klasikler, okuduğum kitaplar listemin önemli bir eksiğidir. Lise ve üniversite çağlarımda bitirilmesi gereken önemli klasiklerin birçoğunu okumamış birisi olarak, olgunluk çağımda bu kitapların çoğunu, utancımdan elime alamadığımı söyleyebilirim.
Aşk ve Gurur, 1800’lü yılların İngiltere taşrasında yaşayan centilmen ama soylu olmayan bir ailenin beş kızının etrafında dönen duygusal ve toplumsal ilişkileri anlatan bir roman. Bir dönem romanı olması nedeni ile ilk başlarda zorlanacağımı düşündüğüm roman, son derece akıcı bir dile sahipti. Ancak bu akıcı dilde yazarın mı yoksa çevirmen Nihal Yeğinobalı’nın mı daha çok katkısı var emin değilim. Dönem romanı olmasını, romanın dilinde değil ama roman karakterlerinin diyaloglarında, kültürel ve toplumsal formlarda kolaylıkla görüyorsunuz.
Romanda 5 kız kardeşten daha zeki ve akıllı olan en büyük iki kız kardeş Jane ve Elizabeth’in yakın yörede bir evde yaz tatillerini geçirecek olan bir soylu bekar genç ve onun arkadaşı ile olan gelgitli ve gerilimli ilişkileri anlatılıyor. Romanı bu kadar değerli kılan özelliklerden birisi kendi döneminin toplumsal yapısını aktarması kadar, roman karakterlerinin kişilik özelliklerinin detaylı bir şekilde tanımlanmış olması. Karakterlerin kişilikleri düz ve geçirimsiz değil, aksine roman boyunca değişken bir seyir izliyor. Sanki siz romanı okurken, onların da sizinle beraber değiştiğini ve geliştiğinizi hissediyorsunuz.
Romanın kurgusu, evin ikinci kızı Elizabeth üzerine kurulmuş. Romanda her zaman onun olduğu yerde bulunuyoruz. Romanın başlangıcında esas aşk konusu, Elizabeth’in ablası Jane’in ilişkisi gibi hissedilirken, roman ilerledikçe ablasının ilişkisi gölgesinde gelişen ve nefretle başlayan Elizabeth ile Darcy arasında bir başka ilişki romanda filizleniyor. Elizabeth önce kendi evlerinde, sonra ise farklı ziyaret ve gezilerinde, ablasının ve kendi duygusal ilişkisinin yeniden örülmesine neden olan olayların içinde bulunuyor. Farklı akrabalık ilişkileri üzerinden kurulmuş ince düğümler, yazarın mantıklı hamleleri ile uygun bir şekilde çözülüyor.
Romanın aslen bir aşk hikâyesi olması ve mutlu sonla bitmesi, bende bir nebze, pembe roman kültürünün ilk dönem eserlerine bir kazı yapmışım hissini de uyandırmadı değil. Hatta aşk romanlarının vazgeçilmez konusu olan zengin oğlan- fakir kız – ya da tam tersi- bu romanın da ana konusunu oluşturduğu söylenebilir. Ama romanın yazıldığı dönem itibari ile değerlendirdiğinde, oldukça kıymetli bir eser keşfi yaptığımı düşünüyorum.
Romanın konusu haricinde, detayları da oldukça ilgi çekici. Romanda İngiltere’nin sınıflı toplum yapısının katı çizgileri çok açık bir şekilde hissediliyor. Ayrıca ataerkil hukuk sistemi – mirasın kızlara kalmaması, babanın diğer akrabalarına geçmesi-, evliliklerde ve toplumsal ilişkilerde sınıflar arası yazılı olmayan katı kurallar, her diyalogda ve her sahnede karşımıza çıkıyor.
Diğer dikkat çeken bir husus, roman boyunca, roman karakterleri arasında yaşanan mektup trafiği. Elbette 1800’li yılların başında insanlar arasında en temel iletişim yöntemi mektuptur. Ancak bu iletişim yönteminin gündelik yaşamın bir parçasına dönüşmesi ve bu iletişimi sağlayan iyi işleyen bir posta işletmesinin varlığı son derece şaşırtıcı. Aynı dönemde, Osmanlı topraklarında bu yoğunlukta bir mektuplaşmanın yaşandığını, bu kadar çok mektup yazacak okur yazar bulunduğunu ve bu mektupları iletebilecek yaygın bir posta işletmesinin olduğunu zannetmiyorum. Bu açıdan bakınca, bu kadar mektup yazılan bir toplumda edebiyatın gelişmesine, daha fazla yazar çıkmasına ve daha fazla okurun olmasına şaşmamak gerektiğini düşünüyorum.
Romanın, roman tarihinde, normal insanların yaşamını aktaran modernleşme sürecinin bir parçası olduğunu söylemekle beraber, gündelik yaşamına indiği toplumsal seviyenin taşra beyefendileri seviyesi olduğunu, daha aşağılara inemediğini de söylememiz gerekiyor. Hizmetçiler, çalışanlar, sürücüler, bahçıvanlar, esnaflar romanda gölge olarak geçiyor ama isim ve cisim olarak romanda bir yer kaplamıyorlar.
Okumaktan memnuniyet duyduğum Aşk ve Gurur, beni zenginleştirdiği kadar, klasikleri zaman zaman da olsa elime almam konusunda beni cesaretlendiren bir kitap oldu.
Görseller;
Kapak Görseli; https://reginajeffers.wordpress.com/2015/09/15/desiring-elizabeth-bennet-discussing-pride-and-prejudice-2005/
İç Görsel 1; https://canyayinlari.com/Jane-Austen/A%C5%9Fk-ve-Gurur/9789750708619
İç Görsel 2; http://fightiingg.blogspot.com.tr/2012/06/ask-ve-gurur.html