Eğitim sorunumuzun derinine inmek 2-Coğrafya öğretimi ve OECD raporu

Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün (OECD) Karnesi

Türk eğitim sistemi, çok derin yaralar aldı. Bu durum, şu son günlerde MEB’e yöneltilen eleştirilerde de belli olmakta. Son olarak Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün (OECD) Okulların açılmasından beş gün önce yayınlandığı raporla da vurgulandı bu sorun. Sadece ‘’Birgün Gazetesi’’ne yansıyan haber, kamuoyuna pek yansımadı. Doğal olarak da bunun üzerinden yapılacak eğitimcilerin eleştirilerini de pek duymadık. Rapordan, önemli bazı noktalara bakalım şimdi.

Eğitime ayrılan kaynak artıyor ama öğrenciye yansıması hala aynı. Yani yansımıyor. “Türkiye OECD ülkeleri arasında öğrenci başına en az para harcayan ikinci ülke.”

Bu raporda önemli noktalardan bir tanesi de öğretmenlerin işini severek yapması konusudur. Eğitimde başarıyı belirleyen temel girdi öğretmen kalitesidir. Ne ileri teknolojiyle donanmış sınıflar, ne de gösterişli binalar. Önemli olan mesleğine tutkuyla bağlanmış, değerleri verilmiş öğretmen kadrolarıdır.

Bu kadar önemli görülen bu konu maalesef tamamen göz ardı edilmiş durumda. Öğretmenler ve öğretmen adayları o kadar bezmiş ki MEB’in tutarsızlıklarından, işini severek yapma bir yana dursun, psikolojileri bozuk ve ne yapacaklarını bilemez durumdalar. Bu arada OECD raporunda Türkiye öğretmen kadrosu en genç ikinci ülke!

Türkiye’de eğitim verilerine ulaşmak çok zor. Böyle raporların yayımlanması bu nedenle kamuoyu için önemli. Bunun iki nedeni var. İlki bağımsız bir kuruluşun dışarıdan bir gözle bunu değerlendirmesi.  Bir diğeri de verilere ulaşıyor olabilmemiz. Ülkemiz her şeyi ‘’güllük gülistanlık’’ göstermeyi seviyor çünkü.

Günde 10 Ders

Bazı liselerde günde 10 ders verilmesi, öğrencilerin hazır bulunuşlarının dikkate alınmadığının göstergesi. On ders boyunca hangi öğrencinin genel uyarılmışlık hali normal düzeyde kalabilir ki? Finlandiya Dünyanın en iyi eğitim sistemine sahip ülkesi ve bu ülkede günde sadece 4 saat ders veriliyor. Bazen de 3. Ama bizim ülkemizde 10 ders veriliyor günde. Her halde nitelik değil, nicelik önemli diyen yöneticiler yer alıyor Talim ve Terbiye Kurulunda. Bu kurulda görev yapan meslektaşlarımız ve akademisyenler umarım yükselen seslere kulak verirler artık.

Çünkü eğitim kan ağlıyor.

 

Coğrafya Öğretmenliği

MEB’in sorunlarını anlatmakla bitiremeyeceğimizi bildiğimizden belli başlı konular üzerinden gitmekte yarar var. Ve bu gün anlatmak istediğim asıl konu, aslında Coğrafya Öğretmenliği bölümünün sorunları. Bildiğimiz gibi, girdiğimiz ve gireceğimiz tüm sınavlarda coğrafya derslerinde işlenen konular sorulmaktadır. Ve bu sorular hiç azımsanmayacak sayılardadır. Askeri sınavlar, özel memur alım sınavları, KPSS ön lisans ve lisan, LYS, YGS, TEOG… Aklınıza gelebilecek tüm sınavlarda coğrafya soruları yer almaktadır.

Soru bazlı düşünmeden coğrafya bilgisinin önemi, şu son günlerde de öne çıkmaktadır. Ülkemizde (coğrafyamızda) yaşanan olayların mekânsal değerlendirmeleri ve sosyolojik ilişkilendirilmesiyle bu dersin önemi daha da ön plana çıkmaktadır. Hemen yanı başımızdaki Suriye’de çıkan olayların bizi ne kadar etkilediği ortadayken, Suriye’nin nerede olduğunu, ülkemizin hangi tarafına düştüğünü bilmeyen bir nesil yetişmektedir. Bu örneği vermemdeki amaç basit olmasına rağmen bunu bile bilemiyor oluşumuz. Daha detaylı konulara bu nedenle girme gereği duymuyorum. Bir diğer örneğimiz ise birçoğunuzun da gördüğü ve güldüğü bir konu aslında ‘‘Ay mı uzak yoksa Amerika mı?’’ Konuyu bilmeyenler için söylemeliyim sanırım. Maalesef birçok kişi Amerika cevabı vermiştir.

Burada kısaca coğrafyayı tanıtmakta da yarar var sanırım. Dağları, ovaları ezberletmez coğrafya. Sizin mekân daki ilişkinizi ele alır. Kısaca insan ve mekanın olduğu her yer coğrafyanın ilgi alanıdır. Hepimiz aslında doğuştan coğrafyacıyız ama bunu unutmuş durumdayız. Bu nedenle yeni nesil coğrafyacıların temel görevi bize bunu hatırlatmaktır.

Coğrafyacılar atanamıyor. Yani her öğretmen gibi hayalini kurdukları, öğrencilerine kavuşmaları ve edindikleri bilgilerle Dünyayı sevdirmeleri gerektirdikleri öğrencilerine kavuşamıyorlar. Dünyanın daha da kötüleştiği şu son zamanlarda Dünya sevgisini aşılayamıyorlar. Ülkemizde, maalesef değeri bilinmeyen bu bölümümüz, her geçen gün kan kaybetmekte ve sonuçlarını fark etmesek de görüyoruz.

 

Dershanecilerin Atanması

Eğitimin deneme tahtasından ibaret olduğunu bu yılda gördük. MEB’in her sene denediği yöntemlerden bir tanesi de bu sene çıktı, 6 yıl civarı dershane de çalışan dershane öğretmenlerinin sınavsız MEB’e atanması…

KPSS’ye hazırlanan coğrafya öğretmenlerine 83 kontenjan verildi. Fakat bu sene dershane öğretmenlerine ilk defa kontenjan verildi ve bu miktar tam olarak 325 kontenjan. Tekrarlıyorum ”sınavsız ve 325 kontenjan” Haksızlığın ve mantığın işlemediği bu konuda çok detaya gerek yok. Her şey ortada zaten. Fakat burada dikkatinizi bir konuya daha çekmek istiyorum, bu da bakanlığın durumu.

Dershane öğretmenlerine verilen bu kontenjanlardan sadece 199 kişi başvuruda bulundu ve başvuran tüm öğretmenler atandı. Buradan şu çıkarımı yapabiliriz.’’MEB’de öğretmenlik mesleği o kadar itibarsızlaşmış ki dershanede öğretmen olan öğretmenler bile, MEB öğretmenliğini tercih etmek istemiyor.’’ İşte bakanlığımızın okulları getirdiği son durum…

 

Coğrafya Dersinin Zorunlu Olmaktan Çıkarılması

Coğrafya dersi birkaç yıl önce tüm liselerde zorunluydu. Fakat şu son yıllarda, zorunlu olan bu ders 11 ve 12. sınıflardan kaldırıldı ve seçmeli hale getirildi. Böylece her 15 ders için atanan coğrafya kontenjanları otomatikman yarıya indirildi ve öğretmenler atanamadı. Çok uzatmadan bir alıntıyla konuyu daha net bir şekilde sunabiliriz aslında.

‘’Arkadaşlar, bu gün 12. sınıflara diksiyon dersi veriyordum. Bana, ‘hocam bize coğrafya dersi verin kaç yıldır görmüyoruz LYS ve YGS’ de çok lazım oluyor. Her sınavda çıkıyor ama biz göremiyoruz, müdürle konuşacağız bize coğrafya dersi vermeniz için’ dediler. Durum bundan ibaret. Öğrenciler bile çok istekli coğrafyanın zorunlu olması için. Ama sistem otomatik seçtiriyormuş onlara bu dersi. Böylece coğrafyayı alamıyorlar. Ve bizlerde atanamıyoruz. Kendileri bile Twitter’dan destek vermek istiyorlar bizlere. Twitter’a gelin sesimizi duyuralım artık. Hem öğrenciler hem de bizler için.’’

Öğrencilerin bile istedikleri bu dersi MEB’in zorunlu olmaktan çıkarmasının mantığını, ne öğretmenler ne de öğrenciler anlam verebilmiş. Çok üzülerek söylemeliyim ki bakanlığımız ne yaptığını ve ne yapacağını bilmiyor. Umarım bakanlığımız, kapsamlı bir eğitim reformu yapmanın zamanı geldiğini düşünüyordur artık.

 

Fotoğraf: onedio.com

Son Yazılar

Ümit Burgu Yazar:

Ege Üniversitesi Coğrafya Bölümünden 2015 yılında mezun oldu. Aynı yıl 9 Eylül Üniversitesinde Pedagojik Formasyon eğitimini aldı. Şu anda Coğrafya Öğretmeni olarak çalışmakta.