Bu sözler Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e ait. Tarikatçılığı yasaklamanın çözüm olmadığını da ekliyor.
Sonuna kadar hak veriyorum ve bunun için bir değil iki nedenim var.
1. Bitirebilse Atatürk bitirirdi… Tarikatçılık bu topraklara yüzlerce senedir hakim, ayrıca bir milletin geleneğini terk etmesi zordur, dini bir geleneği terk etmesi ise daha zordur.
2. Her insan istediği gibi ibadet edebilme özgürlüğüne sahiptir. Hastasını öldüren doktor olduğu gibi hastasını hayata döndüren doktorun olduğunu da farkında olmak lazım. Doğru olan; tarikatların tümden kaldırılmasını savunmak yerine, devletin bekası için gerekli tedbirleri almak olacaktır.
*
Kurban Bayramı ikilemleri
Tartışmalı bir kurban bayramını daha geride bıraktık. Ülkemizde kurban kesmenin doğruluğu ya da yanlışlığına dair süregelen bir tartışmanın olduğunu biliyoruz. Özellikle bu sene, dünyanın en büyük kurban bayramı olan Nepal Gadhimai Festivali’nin bir daha yapılmayacak olmasıyla karşıt görüşlülerin sesi daha da yükseldi.
Son 300 yıldır her beş yılda bir gerçekleşen festivalin iptali ”Alınan her canda yüreğimiz acıyor. Eski bir geleneği değiştirmenin zamanı gelmiştir.” denilerek duyuruldu. Son yazımda kurban vermenin geçmişte de birçok uygarlık için yaygın bir gelenek olduğuna ve yapılan sert eleştirileri doğru bulmadığıma değinmiştim. Birkaç gün önce ise İlahiyatçı Yazar İhsan Eliaçık’ın kurban ile ilgili sorulara verdiği cevapları okudum ve bu konuya tekrardan değinme gereksinimi duydum.
Ne diyor İhsan Eliaçık?
Kan dökmeyi Kur’an’ın hiç hoş karşılamadığını ve İslam’da kurban ritüeli diye bir durum olmadığını söylüyor. Geçmişte Hac’da hayvan kesiminin uzaktan gelenleri doyurmak için yapıldığını da ekliyor. İlla kesilecekse de kurbanın ancak üçte birini alabilirsiniz diyor.
Dikkat etmemiz gereken nokta; kurban kesmenin doğruluğuna ya da yanlışlığına dair kesin bir hüküm verilmediğidir. Zira paylaşım yapan çoğu kişi bunun ayırdına varamamış olacak ki sert üsluplar kullanılabiliyor.
İslam dininde, vitir namazı gibi Peygamber’e farz olduğu halde ümmete farz olmayan ibadetler vardır. Kurban kesmenin de hiçbir mezhebe farz kılınmadığını biliyoruz. Lakin kurban kesmek müekked sünnet(peygamberin devamlı yaptığı) olduğu için müçtehidler arasında da fikir ayrılıklarına sebep olabilmiştir. Mesela İmam Malik ile İmam Şafiî sünnet olduğunu söylerken İmam-ı Azam vacip olduğunu söylemiştir. Bu yüzden Hanefi mezhebine göre vacip kabul edilmiştir.
Türkiye’de kurban kesmek %98’lik oran ile en önde gelen ritüelken ardından domuz eti yememek sonrasında da namaz ve hac geliyormuş…
Ülkemizin büyük bir çoğunluğunun Hanefi mezhebinden olduğunu düşünürsek vacip olan kurban kesme ibadetinin farz kılınan namaz ve haccın önüne geçtiğini görüyoruz. Eliaçık’ın açıklamalarını birkaç yönden haklı bulduğumu tam da bu noktada belirtmek isterim çünkü ülkemizde kurban kesiminin gerekli usüllere göre yapıldığını söylemek gerçekten güç. Vahşet boyutuna varan kesimler, zapt edilmek için bacakları kırılan zavallı hayvanlar bunun en bariz örnekleridir.
Sokakları kana bulayarak gelişigüzel kesilen kurbanın ise takvayla ne ilgisi olabilir?
Bu tarz eleştirilere sert tepki göstermek yerine çıkarımlarda bulunmak, ortak bir paydada buluşmamıza yardımcı olacaktır. Diyanet İşleri Başkanlığı bile son birkaç yıldır küçük yaştaki çocukların gözü önünde kurban kesilmemesi gerektiğini bildiriyor. Hayvanların canlı canlı kesilmesine şahit olan çocukların şiddete eğilimli olabileceği uyarısı dikkate alınmalıdır. Toplumda giderek artan tahammülsüzlük ve karmaşa göz önüne alındığında Diyanet’in çağrısına kulak vermekte fayda var.
*
Bir yazı tavsiyesi
1980 sonrası ülkemizde kökleşmeye başlayan neoliberalist politikalarla hayvancılığımızın nasıl katledildiğine dair ufak bir bilgim olsun diyorsanız Soner Yalçın’ın 14 Eylül’de yayınlanan ”Nerede o eski kurbanlıklar” başlıklı yazısını okuyun derim.
Oldukça kısa ve öz bir makale…
Son olarak; PKK ve FETÖ’yü destekleyen 28 belediyenin görevden alınması müstehaktır…
Fotoğraf: http://www.fotokritik.com/3175237/dervis