Bayram olsun

“Bugün bayram erken kalkın çocuklar, giyelim en güzel giysileri. Elimizde taze kır çiçekleri, üzmeyelim bu gün annemizi…”

Böyle dile getirmişti rahmetli Barış Manço bayram şarkısını. Çocukluğumuzda her bayram sabahı televizyonlarda bu şarkıyı dinler, tıpkı şarkıdaki gibi en güzel giysilerle beklerdik. Bayram mutluluktu, sevinçti. Alınacak bayram harçlıklarının heyecanı, gideceğin evlerde  şeker çeşitlerinin merakı, hepsinden önemlisi de birliktelik demekti.

Arefe günü ise bambaşka bir heyecanla geçerdi. Peygamber’imiz “Günlerin en faziletlisi arefe günüdür.” buyurmuştur. Yapılan ibadetlerin yanısıra, arefe günü bayrama hazırlıklarla son bulurdu. Bayramda giyeceği kıyafetleri başucunda iken yatmayan var mıydı acaba? Heyecandan gözümüze uyku girmezdi. “Sabahı sabah etmek” deyimini bayram geceleri anlamıştım.

Günler geçti, aylar geçti, yıllar birbirini kovaladı. Yine bayramlar geldi ama hiç bir şey eskisi gibi değildi artık. Sanki bayramlarda tıpkı çocukluğumuz gibi geçmişte kaldı. Değerlerimiz gitgide anlam ve önemini yitirmeye başladı. Önceden bayram olsada  eş dost bir araya gelse derken, bugün eş dost gelmesin diye tatile giden bir millet olduk. Oysa bizi bir arada tutan bayramlar değil miydi? Dini ve milli değerlerimize ne oldu? Kimse kimseye gitmez, gelmez oldu. Kapı komşumuzu bile tanımaz olduk. Nereye bu kaçış, kimden? Ne kadar böyle kimsesiz yaşayabilir ki insan?

Bizi yaşatan inancımız, birlik ve beraberliğimizdi. Bayram sevinci çoskuyla kutlanması gerekirken, caddeler bomboş, her yer ıssız. Eskiden sokaklarda çocukları başlarına toplayan macuncusu, pamuk şekercisi, şerbetcisi… Nerelerdesiniz? Elma şekerini bayramda yemeyen çocuk olurmu hiç!

Bayram dediğin, ailecek yapılacak kahvaltıyla başlar, sohbet ve muhabbetle devam eder. Çocuklarımızın bayram sevinçlerini yarım bırakmayalım. Değerlerimizi bu gün biz yok sayarsak eğer, millet olma şuurunuda kaybederiz. Her şeyin bir kalbi var ya, bayramların kalbide bayram namazlarıdır. İlk bayramlaşma yeri, ilk çoşku ve heyecan yeri. Yaşatalım çocuklarımıza bu duyguyu “Eski bayramlar” dememek için, bayramlara biraz daha fazla önem vermeliyiz. İnançlarımızı, örf ve adetlerimizi yaşatmalıyız ki, bizi biz yapan değerlerimizi kaybetmeyelim. Dedeler, nineler yalnız geçirmesinler artık bir bayram sabahını daha. Tatile gidilecekse bile ikinci gün gidilebilir. Önce büyüklerin hatırı sorulur, gönülü  alınır, evde  bir çoşku yaşanır. El açması baklavalar tadılırken, mendillerde harçlıklar dağıtılır belki.

Kim bilir, belki de bu bayram bir Barış Manço şarkısı çalar sokaklarda. Rengarenk şekerler dağıtılır çocuklara… Süslenmiş kurbanlıklar gezdirilir ev ev, şekerler toplanır. İhtiyaç sahiplerine hakları verilir. Bayramlıklar alınır kimsesiz çocuklara. Ziyarete gidilir adı “Huzur evi” denilen terkedilenlerin evlerine. Bir tabak tatlı ile karşı komşunun kapısı çalınır. Gönül alınır, çiçek alınır… Kim bilir, belki de bu bayram, gerçekten bayram olur!..

İşte o zaman “Bayramınız  bayram olsun!”..

 

Fotoğraf: Fadime Çetinkaya

 

 

Son Yazılar

30 Ekim 1978 doğumlu, her şeyden önce kul, sonra evlat, eş ve anne olma çabasında...Yazmak ona iyi geliyor.