Yeni bir tarih şuuru için; 15 Temmuz’u öğrencilere nasıl anlatmalıyız? Anlatmalı mıyız?

Tarih şuuru oluşturmak, o şuur üzerinden gelecek tasavvuru planlamak çok emek isteyen ciddi bir iştir. Bunun için yüzyıllarca bile uğraşılabilir. Buna rağmen sonucun müspet veya menfi olacağını kimse garanti edemez.
Yaşanan bir çok üzücü olaya ve verdiğimiz şehitlere rağmen, yaşadığımız 15 Temmuz darbe kalkışması, ülkemiz için yeni bir tarih şuurunu oluşturacak fırsat yaratmıştır. Bunun heba olmaması, başka kanallara evrilmemesi, parçalanma veya bölünmeye meydan vermemesi için elimizi çabuk tutmalıyız.
15 Temmuz’da toplum, aileler ve çocuklar şiddetli bir travma yaşadı. Yaşanan olaylar, insanların duygu, düşünce, kanaat, beklenti ve hayalleri üzerinde ciddi sorgulamalar meydana getirdi.
Artık, hiç bir şey 15 Temmuz öncesindeki gibi değil. Devlet, millet, ezan, bayrak, vatan ve daha bir çok kavram yeni anlamlara, tanımlamalara ve algılara dönüştü bile.
Ancak burada dikkatle üzerinde durmamız gereken şey, yeni tanımlamaların hangi dil, algı ve değerler üzerinden yapıldığıdır.
İşte tarih şuuru derken bunu kastediyorum. 15 Temmuz’u nasıl anlamalıyız ve çocuklarımıza nasıl anlatmalıyız?
Okulların açılmasına kısa bir süre kaldı. Öğrencilere yaşananları nasıl anlatmalıyız? Veya anlatmalı mıyız?
Birlik ve beraberlik ruhunu yüceltecek, nasıl bir dil ve üslup kullanmalıyız?
İnsanları meydanlara indiren temel saiklerden hangisini öncelemeliyiz? Öncelemeli miyiz?
15 Temmuz’a dair hangi kareleri izlettirmeliyiz?
Hangi görselleri, fotoğrafları kullanmalıyız? Bu görseller üzerine hangi kelime ve duyguları giydirmeliyiz?
Yükselen milliyetçilik fikir ve duygularını nasıl kontrol etmeliyiz?
Milliyetçilik ve ortak yaşama düşüncesini hangi bağlamlar üzerinden anlatmalıyız? Anlatmalı mıyız?
Dindar, laik, seküler ve benzeri inançlara sahip olanları, hangi ortak duygu ve düşünce üzerinde birleştirebiliriz? Birleştirebilir miyiz?
Yüzlerce farklı etnik kimliğe ev sahipliği yapan Türkiye’yi, nasıl ortak bir paydada buluşturabiliriz?
Bu kadar farklılığın içinde, insanların vatandaşlık, ortak temel hak ve hürriyetlerde, eşit olduklarını nasıl anlatabiliriz?
Farklılıklarımızın bölünme, parçalanma ve ayrışmaya dönüşmemesi için, nasıl bir üst kimlik oluşturmalıyız?
Bugün sıkça dillendirilen “TÜRKİYELİLİK”, fikrinin içini nasıl doldurmalıyız? Doldurmalı mıyız? Buna hazır mıyız?
Okullarda yarın bunun benzeri sorun ve sorularla karşı karşıya kalan bir eğitimci, nasıl cevap vermeli? Nasıl bir tavır takınmalı?
Ortak bir dile, tarih şuuruna ihtiyaç var mı? Yoksa herkes kendince bir cevap mı vermeli? Aynı soruyu birden çok öğretmene soran ve farklı cevaplar alan öğrenciler, beyin fırtınasından nasıl etkilenirler acaba? Savrulurlar mı yoksa toparlanırlar mı?
Okulların açılmasına kısa bir süre kala, eğitimcilerin bu konuda fikirleri alındı mı hiç?
Daha doğusu böyle bir girişim veya çalışma var mı?
Öğretmenlere dönük 15 Temmuz’u anlamak, anlamlandırmak ve ortak bir tarih şuuru oluşturmak üzere bir çalışma yapılabilir mi?

Son Yazılar

Doğmak ve varlık hamuruna maya tutmak, Yokluk denizinde inci mercan olmak, Kah yel gibi şaha kalkmak, Kah toprak gibi ölü kalmak, Her an yeniden doğmak; ölüme, Ölümüne yaşamak; yaşamak için ölmek, Diri olarak doğanlara ne mutlu, Doğduğu halde ölenlere ne acı. 1975 yılında Adıyaman’da doğdu. 2002 yılında Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 2014 yılında Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam ABD’nda yüksek lisansını tamamladı. 2003 yılından beri MEB bünyesinde DKAB öğretmeni. Beyan Yayınlarından, “Tevhid Düşüncesi Ekseninde Kişisel Gelişim Kitapları” adlı kitabı mevcuddur.