15 Temmuz Darbesi’nden sonra oluşan birlik ve beraberlikle yıllardır içimize içimize işleyen sert rüzgarların yerini ruhumuzu okşayan hafif bir esinti alacaktı ki yine siyasi çatışmaların, ardı arkası kesilmeyen tutuklamaların ve kendini daha belirgin gösteren kutuplaşmaların arasında kalakaldık. Toplumsal olaylardaki tutumumuz bana trafikteki magandaları hatırlatıyor. Düzene, kendinden eminliğe dair en ufak bir sinyalimiz yok. Ülkede neler döndüğünü, yakın gelecekte bizi nelerin beklediğini söylemek adeta imkansız hale geldi.
Darbe engellendi evet, bunun için millet olarak her gün şükrediyoruz! Peki şimdi ne olacak? Her şeye tamam diyen bir anlayış oluşturulmaya çalışılması ne kadar doğru? Eminim birçoğumuzun çevresinde FETÖ ile hiçbir ilişiği bulunmamasına rağmen rütbesi alınan, hayalleri son bulan gencecik tanıdıkları vardır. Biz ayrıştıramadığımız çuval çuval pirincin taşını bile çıplak elle ayıklayan bir milletken, insan hayatında aynı hassasiyeti nasıl gösteremiyoruz?
Ardı arkası gelmeyen soruşturmalarla devletin her kademesinden binlerce çalışan açığa alınıyor, tasfiye ediliyor ya da tutuklanıyor. Dürüst olmak gerekirse, Cumhurbaşkanlık ve Başbakanlık kadrolarının bile en uç noktalarına kadar sinsice sızabilen bu vatan hainlerinin kısa bir sürede belirlenip tasfiye edilebileceğini benim aklım almıyor. Soruları çalarak kendi bünyesindeki insanlara ayrıcalık sağlamak, darbe gecesi yüzlerce insanın canına kıymak kul hakkı oluyor da aynı şekilde binlerce masum insanın araya kaynaması kul hakkı olmuyor mu Allah aşkına?
KURUNUN YANINDA YAŞ DA YANMAMALI
Türk Milleti olarak ”kurunun yanında yaş da yanar” ya da ”olur o kadar” söylemlerini öylesine benimsedik ki hakkaniyet duygularımız iyiden iyiye köreldi gitti.
İdeolojik saplantılarımızdan sıyrılıp, yaşanan olayları tamamen yalın bir bakış açısıyla ele almayı başarabilsek belki de tüm sorunlarımız çözülecek. Okey oynarken bile taş çalan, tavla oynarken zar tutan, okul anılarının en anlatılası olanları kopyaya dayanan bireylerden oluşan bir toplumun bu hususta zorlanması çok da şaşırtıcı olmasa gerek.
Hükümet, şahsi olarak benim de arkasında durduğum birlik ve beraberliği destekleyen söylemlerini eylemleriyle de kanıtlamalıdır. Sözcü ve Cumhuriyet gazetelerinin THY uçaklarında bulundurulmamasından, Barolar Birliği ve Ana Muhalefet Partisi liderinin katılmadığı Adli Yıl Açılışı’na kadar demokrasi ilkelerinin ve basın özgürlüğünün arka plana atıldığı birçok olay yaşanıyor. Artan gazeteci tutuklamaları ise suyu bulandırdıkça bulandırıyor. Darbe sonrası oluşan ”tek yürek tek millet” ruhu yaşatılmak isteniyorsa hükümetin öncelikli görevi, kafaları kurcalayan ”darbe fırsatçılığı” düşüncesini yıkmak olmalıdır. Millet olarak en çok buna ihtiyacımız var, biz inanmaya hazırız!
- fotoğraf kaynağı: http://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2016/03/dil_birligi2.jpg