24 Ağustos 2016 tarihinde hepimiz yaşadığımız tarihi anlar silsilesine bir yenisini daha ekledik. Başbakan Binali Yıldırım’ın karşıladığı -Amerika’nın iki numarası– Joe Biden, önce TBMM başkanı İsmail Karaman ile yaptığı 50 dakikalık görüşmeyle meclisin durumunu yakından inceleme fırsatı buldu, sonrasında ise akşam sularında –canlı olarak bize de aktarılan- oturum vesilesiyle Erdoğan’la görüştü. Konuşma akışı genel olarak çoğumuzun tahmin ettiği gibiydi. Nitekim soru-cevap kısmında Biden’ın cevabının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın araya girip muhabirin sorusundaki “İslam Devleti” vurgusunu DAİŞ(DAESH) olarak düzeltmesi de çok isabetli oldu. Umarız bu düzeltme, işin magazin kısmıyla ilgilenenler tarafından amiyane tabirle “ayar çekmek” yahut “kapak yapmak” gibi manşetlerle çarpıtılıp piyasaya sürülmez.
Biden’ı Sıkıştıran Sorular
Kanımca, görüşmenin en can alıcı kısmı soruların alındığı kısımdı. Her iki kanattan da birer soru alınacağını belirten Erdoğan, ilk soruyu Amerikan muhabirden aldı. İkinci soru ise Türk muhabirden Joe Biden’a geldi. Biden’a yöneltilen sorular:
-
11 Eylül’den sonra Türkiye, ABD ile dayanışma gösterdi. Prosedürleri dinlemedi. Ama ABD sanki gereken desteği vermiyor?
-
Fetullah Gülen’in Ne kadar daha ülkenizde bulunmanıza müsaade edeceksiniz?
şeklindeydi.
Biden’ın bu sorulara tepkisi sert ve net oldu. Amerika’nın Türkiye veya Fransa’dan farklı bir hukuk sistemine sahip olduğunu söyleyen Biden, Feto ile ilgili süreçlerin prosedürler öncülüğünde bağımsız mahkemelerde ilerleyeceğini belirtti. Cevabından sonra biten oturumun ardından ise arkasına bile bakmadan ayağa kalktı ve Erdoğan’ı ardında bıraktı.
Bu terk etmenin ve tokalaşma sırasındaki, Erdoğan’ın sağ kolunu, güven verici şekilde tutmanın manasını beden dili uzmanlarına bırakıyorum.
Şimdi Ne Olacak?
Görüşme öncesinde de çok kırılgan olduğu belirtilen Türkiye-Amerika ilişkileri hala sarsılmaya devam ediyor gibi. Ankara’ya gelmesi dahi olay olan Biden’ın, Türkiye ziyaretinden istediğini alamamış bir havası vardı. Nitekim Türkiye tarafı da çok rahat değildi. Her ne olursa olsun Erdoğan, ülkesi adına hem terör hem de İslami devlet kavramını netleştirerek kararlı bir duruş sergilerken Biden da “Ben 225 yıllık dünya devi, Amerikan Birleşik Devletleri’yim”in ağırlığını hissettirmeye çalıştı; en son sorulan çarpıcı soruya verdiği aksanlı ve sert yanıt da bundan dolayı olsa gerek.
Canlı yayında izlediğimiz oturum yoluyla kesin kanaat getirmek zor olsa da Türkiye’nin Ortadoğu’nun kilidini ne Amerika ne de başka mihrak devletlere teslim etmek gibi bir niyetinin olmadığının altını çizmek gerekir. 15 Temmuz’da tanklara teslim olmayan, Yenikapı’da ruhunu bir kez daha ortaya koyan Türk milleti, birçok kişi, kurum ve devlete nasihat, cesaret ve çok manidar dersler vermiştir. Neticesiyle Türkiye, bir milletin yazdığı destanı dünyaya mal etmiştir.
Nispeten olumlu bir havada geçen oturumun temelde her iki taraf, genelde ise tüm dünya için hayırlara vesile olması temennisiyle…
Görsel kaynağı: https://www.sott.net/article/311158-Joe-Bidens-seduction-of-Erdogan