Suçun ne küçük?

Savaşların yükünü en çok çocuklar çeker. En çok onlar çeker acısını, sebebini bilmedikleri çatışmaların. O küçücük bedenleri onlarca yetişkini kahredecek kederleri taşır. Yetişkinlerin bile anlamlandırmakta zorlandığı cinayetlerin, katliamların altında ezilir. Masumiyetin sembolü bu melek ruhlu canlılar, daha o yaşlarda hayatın en zalim yüzüyle tanışır. Yaşıtları sıcak evlerinde, ailesiyle, arkadaşlarıyla güzel vakitler geçirirken o, göçüklerin, yıkıntıların, kanların içinde çırpınır durur.

Çocukları huzurla Noel ağacını süslesin diye, alnı secdeli mazlumların çocuklarını bozuk para gibi harcıyorlar. Bir dolar için bin can yakılıyor. Resmi rakamlar yüz milyonlarca çocuğun doğrudan veya dolaylı olarak savaşlardan etkilendiğini söylüyor. Göbekli adamlar, kaburgaları sayılan küçük bedenlerin üzerine çelik kasalar yüklüyor.

Kimisi organ mafyasının, kimisi insan kaçakçılarının, kimisi fuhşun, kimisi terörün kurbanı durumunda… Gaziantep’teki kalleş saldırıdaki canlı bombanın çocuk olduğu açıklandı. Bu zulümleri nasıl kaldırıyor bu vicdansız yeryüzü, hayret ediyorum. Onların neler çektiğini anlamak için çocuğunuzu, kardeşinizi, en sevdiğiniz yeğeninizi veya bir yakınınızı onların yerinde düşünün. Bunlar onların başına gelseydi neler hissederdiniz? (Allah korusun!)

Aklıma iki şiirim geliyor. İlki bu ümmetin yetimlerine, diğeri de duyarsızlığını yitirenlere:

Küçük

Ellerin neden kanamış küçük?
Neden gözlerin yaşlı?
Sen mi başlattın Filistin’de savaşı?
Yoksa sen mi yıktın,
Kuleleri, evleri?
Sen miydin Irak’ı bombalayan?
Sen miydin Suriye’de iç savaşı başlatan?
Bu çığlıklar, yıkıntılar, ölüler, kanlar…
Sen miydi bunlara sebep?
“Hayır” mı dedin,
“Hayır” mı?
Madem öyle,
Neden sen ağlıyorsun,
Neden sen kanıyorsun,
Neden sen acıyorsun?
Suçun ne küçük,
Suçun ne?

Samyeli

Bir rüzgâr esiyor doğudan ılık ılık.
Yüreğini hoş mu etti?
Huzurla mı doldu için?
Duymadın mı,
Sebepsiz bir savaşın,
Sebeplerle dolu çığlığını?
Tenin hissetmedi mi?
Tenin bu kadar kalın mı ki,
Fark etmedin gözyaşlarını,
Erimiş kanatlarında meleklerin?
Şeytanlar bile utandı,
Görünce çıplak yığınları.
Bedenlerden damla damla petrol akıyor,
Kızgın domuz yağında kızarırken.
Peki, duymadın mı sıcaklığını ağıtların?
Hem de öyle yaslı kadınların değil,
Hem de öyle bağırarak çağırarak değil,
Sessizce çocukların gözlerinden dökülen.

Güvercinler konmuyor artık balkonlara;
Güvecinler kaza kurşunlarına gitti.

Bir rüzgâr estiğinde ılık ılık,
Yüreğin hoş olmasın.
Unutma,
Bu dumanıdır ince bir yasın.

Fotoğraf kaynağı: iha.com.tr

Son Yazılar

Yazmak, çizmek peşinde, yanmayı pişmeye tercih eden biri...