Denilebilir ki, dünya başarılı insanların omuzlarında yükselmektedir. Yani tarih yapıcılarının sırtında… Çünkü ancak başarılı insanlar koca bir dev gibi dünyayı sırtlayarak adım atıp yürütebilmiştir. Her biri bir kilometre taşı olan bu insanlara insanlık çok şey borçludur.
Peki, birer kutup yıldızı gibi olan bu insanlar, nasıl milyarlarca yıldızın içerisinden sıyrılarak bir adım hatta adımlarca öne geçmiştir? İşte bu insanlara ait bazı ortak özellikler:
– Başarılı insanların hayatlarını okumuşlar ve okudukları bu yaşamlardan hayranlıkla ilham almışlar.
– Zeki insanlarmış. Mesela “Düşmanlarınızı yok etmek dururken onlara ne diye yumuşak davranıyorsunuz?” diye sorulduğunda, Abraham Lincoln, “Sayın efendiler, düşmanlarımı kendime dost etmekle zaten onları yok etmiş olmuyor muyum?” diye cevap vermiştir.
– Sabırlı insanlarmış. Her şartta günlerinin geleceği anı hep tetikte ve sebatla beklemişler.
– Çok çalışmışlar. Tolstoy’un şu sözü diğerleri içinde geçerli olacaktır: “Çalışmak zorundayım yoksa ahlakım bozulur.”
– Hiçbir engel onları durduramamış. Yetimlik, öksüzlük, yoksulluk veya Stephan Hawking’de olduğu gibi tüm vücudun felçli bile olması onları yıldırmamış. Aksine tetiklemiş. Stephan Hawking yaşayan en büyük fizikçi olarak geçiyor literatürlerde. Bu parmağını bile oynatamayan hatta bir makine yardımıyla konuşan adam, dünyanın ve evrenin geleceği hakkında bizi uyararak, acizliklerimizi yüzümüze haykırıyor.
– Yeteneklerini ortaya çıkaracak küçük bir fırsatı bile sonuna kadar değerlendirmişler. Walt Disney küçük odasında çaresizlik ve hüzün içerisinde geleceği hakkında kaygılanırken, karşısındaki duvarın köşesindeki küçük delikten çıkan sevimli bir fareyi görünce, “Micky Mouse” diye hepimizi çocukluğunda muhakkak izlediği çizgi film karakterini çizmiş ve durdurulamaz bir yükselişe ve servete kavuşmuş.
– Amaçlarına ulaşmak için kararlılıklarını kaybetmemişler. Bazen sendeleseler de eninde sonunda başaracaklarına hep inanmışlar. Tomas Edison’un ampulü bulmak için binlerce deneme yaptığı meşhur bir gerçektir. Bu arada Edison hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Ben bu çılgın deha kadar üretken bir bilim adamı bilmiyorum. Binlerce patenti olan buluşları var ve her bir buluşu insanlık için dev bir adım. Denilebilir ki, günümüz teknoloji dünyasını Edison inşa etmiştir. İşte Edison’un bazı icatları ve katkıda bulunduğu icatlar: Lamba, ışık, telefon, tramvay, fotokopi, megafon, akümülatör, radyoskopi, regülatör, işitme cihazları, elektrikli çalgılar, uçak motorları, sinema, betonarme, taksimetre, transistör, telsiz, gramofon, radyo, otomatik telgraf, bilgisayar.
– İnsan yaşamının zorluklarını gidermek ve insanların daha huzurlu ve rahat bir ortamda yaşamasını sağlamak için çaba göstermişler. Bu doğrultuda Konfüçyüs’un şu sözü çok anlamlıdır: “Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil. Ama ne olur bağırıp çağırma, çünkü hiç ciddi görünmüyorsun.”
– Bir kısmı para kazanıp, yoksulluğuna bir son vermek istemiş. Mesela Charlie Chaplin’in kızı babası için söyle demiştir: “Para babam için çok önemliydi. Yoksulluğu çocukluğunda yaşamıştı, bir kez daha yaşamak istemiyordu.”
Bunlar benim sayabildiklerim. Bu insanların (kimisi lider, kimisi mühendis, kimisi doktor, kimisi yazar, kimisi kimyacı, kimisi fizikçi vs.) hangi alanda olursa olsun tek amaçları varmış denilebilir, o da tarihe altın harflerle adlarını yazdırmak. Bunu başarmışlar.
Doğduklarında bizden farksızlarmış. Çocukken de öyle… Onlar da oyun oynar, ağlar, gülermiş yani. Hatta birçoğunun durumu bizim hayal edemeyeceğimiz kadar sefil ve kötüymüş. Buna rağmen başarmasını bilmişler. Bir kural vardır: “Eğer birisi yaptıysa ben de yapabilirim.” diye. Neden biz de bu devler kervanına katılmayalım. Bunun için yapmamız gereken ilk şey, içimizdeki bir fırsatını bulsam da çıksam diye bekleyen yeteneği keşfetmektir. Eğer sabırlı, dürüst ve çalışkansanız gerisi gelir bence. Ne demiş bir bilgin: “Elinizde sizi hayata bağlayacak mutlaka bir şeyiniz olsun. Bu şey sizi başkalarına ifade etsin. Mutlaka vardır böyle bir yeteneğiniz.”