İnsanın değişmesi ne demektir? Bu değişme kaçınılmaz mıdır yoksa zorlamayla mı olur?
Kendi içinden mi gelir insanın ya da dışarıdan birinin ısrar etmesi mi gerekir? Ya da değişen insan dışarıdan anlaşılır mı, anlaşılmazsa o aslında değişmemiş midir? Bir insanın değiştiğini ne gösterir? Ya da nasıl değişmez insan?
Bol bol okumak, dinlemek ve dinlenmek için zaman ayırdığında bunları düşünüyor kişi. Çünkü bir yandan zaman geçiyor ve ister istemez kendinin dün olduğu gibi olmadığını hissediyor. Ama bir bakıyor yine pek değişen bir şey yok, yine yalan dolan oyunların peşinde, yine hakikatte bir uğraşı yok, yine saygı duymuyor temelde ve karşılığında onu sayan da seven de yok.
Değiştirmek istenecek o kadar çok şey var ki… Hem kendimizde hem de genel olarak. Ama gerçekten elinde fırsat olsa insanın, hani sihirli bir değnek gibi, ya da mucizevi bir hap gibi anında değiştirecek, zaman almayacak bir yöntem olsa ne yapardı? Değiştireceği zaman neyi seçerdi? Değiştirse ne olurdu, ne değişirdi? Daha iyi olur muydu her şey? Her şey zaten olacağına varacaksa, her şey zamanını bekliyorsa ve olmuşa da ölmüşe de çare yoksa ne değişmeli? Kelebek etkisi gibi ya o değişen, her şeyi daha kötü hale getirirse?
İşte bunlar geçiyor insanın aklından kendi kendini yemek için sanki. Pişmanlıkları sevmek ya da sevmemek, keşke kelimesini ağzına pelesenk etmek ya da etmemek bu noktada pek bir şey ifade etmiyor. Geleceğe ne kadar baksa da geçmişten kopamaz insan. Ve geçmişten ne kadar kopamasa da gelecek için yaşar. Bu böyle bir kör düğümdür, bir dolambaçtır ki içinden çıkamaz kimse.
***
İnsanların kahkaha attığını duymayı seviyormuş kendi kahkaha atmasından çok insan. Aslında pek fark etmese de bu böyledir. Kendi bilmekten çok başkasının bilmesini, kendinden çok başkasını sever insan. Hep bencildir deriz ya insanoğlu, aslında tam tersidir. Ama hani insan en çok sevdiği insana en büyük zararları verir ya, en temel özelliğimizi de böyle bir zarar vererek gizleriz. Aslında temelde her şey, değişmek de değişmemek de, başkası içindir. En azından o içimizdeki arada sırada konuştuğumuz ya da sesini duyduğumuz varlık içindir. Etimiz kemiğimizle kendimiz için değil.
Düşünüp taşındıktan sonra aklına gelir insanın, değiştire değiştire iki insanın yerini değiştirsek ya. Kaderleri, kişilikleri, doğaları farklı ve bir o kadar da aynı iki insanın hayatlarını değiştirsek? Onların niye onlar olduğuna dair bir ipucu bulabilir miyiz? Niye herkes kendisidir? Ama niye kendimize bile ait değiliz?
Değiştirecek olsaydım tek bir şey kendim hakkında, aslında değiştiremeyeceği bilsem de, değişmek olurdu. Şimdilerde çok yaşar oldum, uzun zamandır hevesle umut ettiğim şeyler hemen etkisini yitiriyor. Hayır, öyle maddi şeyler değil, maddiyat mutluluk getirmez insana, günümüzdeki zorlamaların aksine. İnsan bir bardak su yerine yarım bardak suyla da ölmüyor, yaşıyor, alışıyor. Değişmiyor ama aslında değişiyor. Hayır, ben duygulardan, hazlardan ve düşüncelerden bahsediyorum. Hani kuşluk vaktinde uyanıp ve camı açıp soğuk havayı koklamak gibi. Ya da ne bileyim bir kitabı bitirince şöyle bir durup da tüm evreni değerlendirmek gibi. Annesine sarılır ya insan, dalıp gitmiş birini korkutur da kahkahalar atar ya. Ya da gıdıklanmak gibi. İşte ne mucizevi gelir bunlar insana ilk önce, sonra ise hem de çok kısa süre sonra geriye yine ve yeniden o değişim gelir de bıkarsınız ya. Hani kitap bitirmek sıkar ya insanı. Hani kuşluk vakti pek bir çirkin gelir gözünüze, uyumak istersiniz. Ama iki gün önce ne harikuladedir. İşte değiştirebilseydim bir şeyi, bu olurdu değiştireceğim.
Bilmem ki, belki de değiştirmezdim.
Belki de bunların hepsi hiçbir şeyi kaybetmemiş zengin beyaz insanın şımarıklığıdır, ne dersiniz?
Kapak resmi: http://civileats.com/wp-content/uploads/2016/01/Banana-Gradient-Brittany-Wright-wrightkitchen.com_.jpg