Beşiktaş’ın geçen sezonki şampiyonluğu benim açımdan mucizevi bir sonuç oldu. Kadro kalitesine baktığımda yeterli bulmadığım bu futbolcular topluluğu, Şenol Güneş’in sihirli dokunuşu ile uyumlu bir takıma dönüştü. 2015-2016 sezonunun ilk haftalarında kaleme aldığım bir yazımda, Beşiktaş’ın bu beklerle çok fazla yol alamayacağını dile getirmiştim. Bu bekler derken kast ettiklerim ise sağ bekte Beck, sol bekte ise Tosiç, Motta ve İsmail idi.
Geçen sezon Beşiktaş, Beck haricinde savunma güvenliği zayıf ve Beck dâhil hücum zenginliğe katkısı olmayan beklere rağmen şampiyon olabilmesini, çok uyumlu bir göbek dörtlüsüne (Atiba, Oğuzhan, Sosa, Mario Gomez) borçluydu.
Geçen sezon, defansın göbeğini oluşturan iki stoper mevkii de, Beşiktaş’ın zayıf noktalarından birisi oldu. Sezona Rhodolfo ve Ersan Adem Gülüm ile başlanırken, devre arasında Ersan Adem Gülüm’ün satılması ve akabinde Rhodolfo’nun sakatlanmasının ardından, bu kez yola devre arası transferleri Marcelo ve Alexis ikilisi ile devam edilmeye çalışıldı. Ancak Alexis’ten yeterli verim alınamayınca devreye zaman zaman Necip, zaman zaman da Tosiç girerek, Marcelo’ya eşlik ettiler. İstikrarlı takımların kolay kolay bozmadığı bu mevkide, Beşiktaş 6 farklı oyuncu ile oynamak zorunda kaldı.
Sezonu, maç başına 2,32 gibi, gayet makul bir gol ortalaması ile kapatan Beşiktaş için, yeni sezon için en temel transfer politikası, orta saha ve hücum gücünü korumak, defans hattını ise yenilemekti.
Ancak ne yazık ki, geçen sezonun gol kralı Mario Gomez, kiralık geldiği sezonun ardından bu sezon için Beşiktaş’ı tercih etmez iken, Sosa da ayrılmak için çırpınıp duruyor. Gökhan Töre ise, yönetimin iradesi ve gelir elde etme tercihi ile gönderildi. Atiba’nın gitme isteği ise, şu an için söndürülmüş görünüyor. Beklenmeyen diğer bir ayrılık ise İsmail Köybaşı’dan geldi. Sanki tüm şartlarda anlaşılmış ve imza beklenirken, İsmail’in Fenerbahçe’ye transferi sürpriz bir gelişme oldu ama Beşiktaş için yıkıcı bir ayrılık olmadı.
Transfer sezonunun bu anına kadar, Beşiktaş sağ bek Gökhan Gönül’ü Fenerbahçe’den, Kaleci Fabricio’yu Deportivo’dan, kaleci Utku Yuvakuran’ı Beylerbeyi’nden, geçen sezon kiralık olarak oynayan stoper Marcelo’yu Hannover 96’dan, sol bek Adriano’yu Barselona’dan satın aldı. Ayrıca geçen sezonu kiralık olarak başka takımlarda oynayan stoper Miloseviç, forvet Ömer Şişmanoğlu, kanat oyuncusu Aras Özbiliz de takıma döndüler.
Şu ana kadar Beşiktaş sağ ve sol bek sorununu çözmüş gibi görünüyor. Sağ bekte Gökhan Gönül ve Beck, sol bekte ise Adriano ve Tosiç yeterli tecrübede ve derinlikte asil ve yedek seçenekleri oluşturuyor. Defansın ortasında ise henüz yeterli derinlik oluşmuş değil. Marcelo, Alexis, Rhodolfo ve Miloseviç dörtlüsü bir sorunlar yumağı görüntüsü sergiliyor. Rhodolfo’nun sakatlıktan ne kadar yeterli ve formda döneceği belli değil. Ayrıca geçen sene, her ne kadar Ersan’la iyi bir ikili gibi gözükseler de, Rhodolfo’nun ağır bir stoper olduğu eleştirileri zaman zaman yapıldı. Alexis, geçen yıl Beşiktaş’ın aradığı stoper olmadığını oynadığı maçlarda ispat etti. Bu nedenle sezonu, esas yeri sol bek olan Tosiç’in yedeği olarak tamamladı. Miloseviç, geçen yıl, özellikle yetersiz fiziği nedeni ile Şenol Güneş tarafından kiralık olarak gönderildi. Bu sezon beklentiyi karşılar mı bilinemez ve Şenol Güneş tarafından bu sorunun cevabını bulmak için hazırlık kampına katılmış gibi görünüyor. Marcelo, geçen sezonki performansı ile şu an o mevkiinin en favori adayı. Ama bu pozisyonun ikinci garanti ismi şu an kadroda yok ve bu oldukça ciddi bir boşluk.
Beşiktaş’ta, beklenmeyen, istenmeyen, olmaması için dua edilen ise forvet ve forvet arası eksikliği idi. Ama ne yazık ki bu boşluk oluştu. Forvet eksikliği, bu iki mevkii içinde, Beşiktaş taraftarlarını daha az endişelendiriyor. Çünkü son iki sezondaki Demba Ba ve Mario Gomez’i transfer etme becerisi gösteren kulüp yönetiminin, bu sene de aynı kalitede bir ismi takıma kazandırabileceğine inanıyorlar. Ancak Sosa’nın eksikliği ciddi bir endişe konusu. Transfer sezonunun geri kalanında Sosa kadar yetenekli bir forvet arkası bulmak oldukça zor. Diğer yandan, bu bölge için alışkanlık oldukça önemli ve bu kilit noktaya oldukça iyi bir oyuncu alınsa bile ilk sezonda uyum sağlaması oldukça zor. Aynı zorluğu Sosa da yaşamıştı.
Bu transfer sezonunda yapılan transferlerin en dikkat çekici yönü, tecrübesi yüksek oyuncuların takıma katılması. Ama bu durum takım yaşının yükselmesi anlamına da geliyor. Transfer edilen yeni sağ ve sol beklerin yaşı 31. Her biri ile üçer yıllık anlaşma yapıldı. Yani 34 yaşlarına kadar bu takımda kalacaklar.
Bir takıma hiç transfer yapmayıp, hiç futbolcu göndermeseniz dahi, takım yaş ortalaması her yıl bir yaş yükselir. Bu nedenle kulüplerin, her yıl genç isimlerle takviye ederek, takımlarını gençleştirmeleri gerekir. Beşiktaş geçmiş üç sezonda, Oğuzhan, Gökhan Töre, Kerim Frei, Cenk Tosun, Tolgay, Miloseviç ve Pedro Franco gibi genç ve gelecek vaat eden transferlerle takımı zenginleştirmeye çalıştı.
Bu transfer sezonunda ne alınan futbolcular arasında, ne de alınması planlanan futbolcular arasında genç ve gelecek vaat eden bir futbolcu yok. Transferde, kendilerini ispatlamış, futbol hayatlarının olgunluk dönemlerinin son düzlüğüne girmiş isimler tercih ediliyor. Elbette Şampiyonlar Ligi tecrübeye çok ihtiyaç duyulan bir organizasyon. Ve Beşiktaş’ın UEFA ile yaptığı anlaşma, ihtiyaç olan dışında, yatırım amaçlı futbolcu almayı mümkün kılmıyor. Ama orta vadede Beşiktaş’ın, her yıl Kuzey Afrika, Kafkasya, Balkanlar ve Doğu Avrupa liglerinden genç ve gelecek vaad eden en az üç futbolcuyu kadrosuna katması ve bu futbolcuları parlatarak pazarlaması gerekiyor. Artık futbol endüstrisi bunu emrediyor.