İstanbul’un altı acı üstü keder

Acının sınırı var mıdır? Acı zamanı durdurur mu, yoksa zamana derinlik mi katar?

Burhan Sönmez’in “İstanbul İstanbul” isimli romanı, acı ve keder üzerine, bizim topraklara, bizim tarihimize özgü, yaşanmışlık olasılığı çok güçlü bir kurgu eser.

Yerin üç kat altında, bir hücrede, sorgu sıralarını bekleyen 4 kişinin, 10 günlük hikâyesi. Romanda belirtilen bir zaman yok. Sadece 1980 darbesinin hemen sonrası olduğunu tahmin ediyoruz.

Öğrenci Demirtay, Doktor, Berber Kamo ve Küheylan Dayı hücrede acılarını, hayallerini paylaşan dört ana karakter. Bu karakterlere, karşı hücreden Zine Sevda, Berber Kamo’nun eşi Mahizer, doktorun oğlu ve onun sevdiceği Mine Bade de kısa aralıklarla eşlik ediyor.

Büyük olasılıkla aynı devrimci örgütün, birbirlerini tanımayan üyelerinin işkencelerle sorgulandığı ölüm ile kalım arasındaki süreçte, küçük bir hücreyi paylaşan dört karakter, İstanbul’da üç kat yerin altında ama hayalleri ve hikâyeleri ile İstanbul’la sarmaş dolaş halde acıyla yoğruluyorlar.

Kaynak; www.artfulliving.com.tr
Kaynak; www.artfulliving.com.tr

Romanda, hücredeki dört karakter oldukça güçlü işlenmiş. Her bir gün, bir karakter tarafından anlatılıyor. Romanın geçtiği 10 günde, Öğrenci Demirtay 3 günü, doktor 3 günü, berber Kamo 2 günü, Küheylan Dayı 2 günü anlatıyor. Her bir anlatıcı kendi acıyla imtihanını, yakalanma sürecini ve hikâyelerini anlatıp, hücredeki diyalogları aktarıyor. Her bir karakter, kendi kişiliğinin parçası olan kederi, inançsızlığı, hayalciliği ve umudu ön plana çıkarıyor.

Örneğin Berber Kamo’nun insana inançsızlığı ifadelerinde oldukça ilginç;

“Benim inançsızlığım mutlaktı; malzemesi insan olan siyaset dünyayı nasıl değiştirebilirdi ki? iyiliğin toplumu kurtaracağını ve mutlu kılacağını iddia edenler, insanı tanımıyorlardı. Bencilliği görmezden geliyorlardı, anasını satayım. Çıkarcılık, hırs ve rekabet, insanlığın temeliydi.” (Syf:18)

Bir yanıyla siyasi bir roman gibi görünürken, romanın hiçbir noktasında karakterlerin siyasi fikirleri ve söylemleri yer almıyor. Hatta ilginçtir, hücredeki iki karakter siyasi fikirleri ve eylemleri nedeni ile değil, birisi çocuğunu diğeri eşini kurtarmak uğruna yakalanıyorlar.

Romanda İstanbul, belki de en önemli karakter olarak yer alıyor. Anlatılan her bir hikâye İstanbul’a temas ediyor; Çölde geçen bir hikaye de, okyanusta geçen bir hikaye de. İstanbul, fakirliği ve zenginliği, iticiliği ve çekiciliği, gerçekleri ve yalanları, yaratıcılığı ve çürümüşlüğü ile romanda son derece zengin bir şekilde tasvir ediliyor. İnsanın kentle başlayan macerası, kentin doğayla tezatlığı her bir hikâyede ve anlatıda işleniyor.

“İstanbul’un tuhaf yanı, cevaplardan çok soruları sevmesiydi. Mutluluğu karabasana çevirebilir, veya tersi, umutsuz yatılan bir gecenin ardından sevinçli bir sabahı başlatabilirdi. Belirsizlikten güç alırdı. Kentin kaderi diyorlardı buna. Bir sokağındaki cennet ile diğer sokağındaki cehennemin yeri ansızın değişebilirdi.” (Syf:101)

İstanbul İstanbul, güçlü karakterleri, zengin ve ilgi çekici kurgusu, ince işlenmiş arka planı ve akıcı dili ile son derece etkileyici bir kitap.

Kaynak; egoistokur.com
Kaynak; egoistokur.com

Son Yazılar

Şehir Plancısı, Gaziantep, evli, iki çocuk, demokrat, aykırı, söz, yazı, anlamak ve anlatmak...