Darbeler Toplumun Kalp Krizleridir

Mısır’da darbe olduğu dönemde, Türkiye’de de benzer bir darbenin olabileceğine dair yapılan tartışmalarda, bu iddiaların saçma olduğunu, Mısır ile Türkiye demokrasinin aynı seviyede olmadığını, Türkiye’nin 150 yıllık inişli çıkışlı demokrasi tarihi ile ulaştığı noktada, böyle bir darbenin mümkün olmayacağını savunmuştum. Bu savunmamın temel kaynağını ise Türkiye’nin orta sınıfı gelişen bir topluma dönüştüğü ve orta sınıfın demokrasiyi sahiplenme konusunda daha belirleyici olacağına yönelik beklentim oluşturuyordu.

Dün akşamki akıldışı girişim sonrası hem haksız hem de haklı olduğumu fark ettim. Haksız olduğum nokta, benim, böyle bir girişime bile kimsenin kalkışamayacağını düşünmemdi. Oysa, 2016 yılında Türkiye’de bu yönde bir girişim oldu ve ben büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Darbenin Türkiye için hala bir gündem maddesi olabilmesi gerçekten üzücü.

Fakat haklı çıktığım nokta şu oldu ki, Türkiye’nin, artık darbelerle rejim değişikliği yapılamayacak bir ülke olduğu ortaya çıktı.

Gecenin ilk saatlerinde, girişilen darbeyi ciddiye almasam da, bu saat itibari ile ortada ciddi bir sarsıntı, girişim olduğu anlaşılıyor. Bu düzeyde bir girişimi hala aklım almıyor. Böyle bir darbeye girişebilmek için tüm dünya gerçeklerinden kopmuş olmak, gerçekle bağını koparmış bir paradigmaya sahip olmak gerekir.

Dün akşamki darbe, Türkiye darbe tarihi açısından sadece Talat Aydemir darbesini andırıyor. Diğer darbeler çoğunlukla, ordu içinde belirli bir mutabakat ve emir komuta zinciri içinde gerçekleştiriliyordu. 60 darbesi, genelkurmay başkanı haricinde tüm komuta kademesinin, 12 Mart ve 12 Eylül ise tüm ordu kademesinin içinde yer aldığı darbeler oldu. Dün akşamki darbenin en yürek ferahlatan kısmı, en azından şu ana kadar, ordunun komuta kademesinden herhangi bir ismin darbe girişimi içinde yer almamış olması. Bu durum, darbenin ve darbeciliğin, ordu içinde de bir norm olmaktan çıktığını göstermesi bakımından anlamlı.

Tüm bu durma karşın, şu çıkarımsaları yapmadan yazıyı bitirmek istemiyorum; Eğer bu darbe girişimcileri Fetullahçı ise, bu adamlar orduda bu seviyeye nasıl ulaşmıştır? Kim göz yummuştur? Adaleti, emniyeti ve orduyu belirli bir inanç grubuna teslim etmenin zararları bu sayede anlaşılabilmiş midir?

Engellenen darbe girişiminin demokrasimizi güçlendireceği konusunda da bazı tereddütlerim var. Öncelikle bu durumda, hala ordusunun içinde darbe planı yapabilecek düzeyde bir demokrasi seviyemiz olduğunu öğrendik. Böyle bir girişimi Fransa’da Belçika’da, İtalya’da, Almanya’da herhangi bir ordu mensubu aklına bile getiremez.

Ayrıca, kriz geçiren kalp daha güçlü olmaz. Türkiye olarak bir kalp krizi geçirdik. Bunu tedavi etmek için, bugüne kadar uygulanan yöntemlerin dışında bir yöntem seçmek durumundayız. Bizi kalp krizine götüren yöntemlerle, krizin etkilerini ortadan kaldıramayız. Devleti yeniden, liyakat, hakkaniyet sistemi ile kurgulamak ve darbe virüsünü zihinlerden yok edebilmek için demokrasi ve özgürlüğü daha da derinleştirmeliyiz.

Ordu içinde, zamanında işe yarayacağı düşünülerek yerleştirilmiş ya da yerleşmesine göz yumulmuş bir inanç grubu mensuplarını temizlerken, onun yerine yürürlükteki iktidara yakın farklı inanç grubu mensuplarının orduda ön plana çıkarılması, ne yazık ki doğru bir çözüm olamaz. Çünkü bu sefer benzer bir girişimi, hükümetin seçimle el değiştirmesi durumunda orduda yeni etkin olan gruptan beklemek mümkün olabilir.

Ciddi bir kargaşanın yaşandığı ve demokrasi karşıtı bir riskin atlatıldığı şu anda, elbette birlik ve beraberlik göstermek ve bu yarayı bu yöntemle kısa vadede kapatmaya çalışmak anlamlı Ama uzun vadede, demokrasiyi ve özgürlükleri nasıl derinleştirebileceğimize dair daha derin bir düşünme etkinliğine girmemiz gerekiyor.

Darbe yapılabilir, girişilebilir bir 3. dünya ülkesi olarak çıkmanın yolu budur…

Yine de, bu kalp krizini atlatmış olmaktan dolayı, ülkeme geçmiş olsun diyorum…

darbe3

Son Yazılar

Şehir Plancısı, Gaziantep, evli, iki çocuk, demokrat, aykırı, söz, yazı, anlamak ve anlatmak...