En sonunda evlilik programları kanun hükmünde kararname ile düzenlendi. Bu programlardaki seviye düşüklüğü toplumdaki birçok kimsesi fazlasıyla rahatsız etmekteydi. Kanun ile düzenleme yapılmış olsa da bu durumun sonuç olarak toplumun hayrına olduğu kanaatindeyim.
Evlilik müessesesinin dinimizdeki önemi ortada. Zina haram, meşru evlilik ise helaldir. Yani her şey siyah beyaz kadar net, gri bir alan yok. Din açısından durum böyleyken, bu konuda zihinlerin berrak olmadığı ortada.
Sonuçlarla ilgilenme alışkanlığımızı terk edip, neden bu tür programların ortaya çıktığına bakmak gerekir.
Evvela televizyonda bir program yapılıyorsa ya bu bir ihtiyaçtan ya da yeni ihtiyaçların topluma enjekte edilmesi sebebiyledir. Çünkü günümüzde toplumları değiştirip dönüştürmenin en önemli araçlarından birisi de medyadır. Medya aracılığıyla istek, ihtiyaç, ideoloji vb. birçok düşünceyi ve sistemi topluma ve bireylere zerk edebilirsiniz.
Medya vasıtasıyla toplumun temel taşlarını yerinden oynatabilir, toplumun algısını yönetebilir, yeni ihtiyaçlar, yargılar üretebilirsiniz.
Sanal kahramanlar üreterek insanlara rol model yapabilir, insanları manipüle edecek mesajları gizli açık verebilirsiniz.
Dahası size yanlış gelen fikir, düşünce ve inançları eleştirebilir, onları dönüştürmek için alan oluşturabilir, düşüncelerinizi yaymak için imkanlar dahi bulabilirsiniz.
Diziler, yarışma programları ve daha adını sayamayacağım birçok yol ve yöntem ile bir topluma, düşünceye ve inanca savaş açabilir, insanları eğlendirirken, güldürürken veya ağlatırken onları fark ettirmeden dönüştürebilirsiniz.
Toplumları tarihsel bağlarından koparabilir, profan bir hayatı gerçekmiş gibi gösterebilirsiniz. Kapitalist sistemi canlı tutmak, tüketim kültürünü zirveye taşımak için yeni ve sanal ihtiyaçlar üretebilirsiniz. İnsanların nasıl yiyeceğini, nasıl giyineceğini, nasıl düşüneceğini, nasıl inanmaları gerektiğini kitle iletişim araçlarıyla belirleyebilirsiniz.
Bugün silahların, bombaların yapamadığı bir devrimi, değişim ve dönüşümü daha az para ile neşeli veya hüzünlü bir kamuflaj altında medya vasıtasıyla yapabilirsiniz.
Daha sayamayacağım birçok amaç için kitle iletişim araçlarını kullanabileceğiniz gibi, toplumu aydınlatmak, bilinçlendirmek, doğru ve tarafsız yayınlar yaparak da toplumun ilerlemesine katkıda da bulunabilirsiniz.
İşte sorulması gereken asıl soru şu; bu tür programların amacı ne? Bu programları yapanlar, katılanlar ve seyredenler gerçekten insanları evlendirip mutlu bir yuva kurmalarını mı amaçlamışlardır?
Cevabınız büyük ihtimalle hayır olacaktır. Öyleyse burada durup bir özeleştiri yapmanın tam vaktidir:
Bu tür programları kanun ve devlet otoritesini kullanarak tamamen ortadan kaldıramayacağımıza göre (yurt dışından veya internetten yenileri yapılabilir) belki durum şöyle olmalıydı;
Birey ve toplum olarak bu tür programları izlemeyebilirdik, bu programların bize, çocuklarımıza ve değerlerimize olan etkilerini; yazar, çizer, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları olarak eleştirebilir, kamuoyu oluşturabilir, reytingleri aşağı çekecek eylemlere girişebilir yani sorumluluk alarak biz olarak, toplum olarak DUR diyebilirdik.
Tepkimizi açığa çıkaracak bir çabanın içinde olmalıydık, sadece hamasi söylemler ile nutuk atmak yerine, akılla, irfanla, bilimle bu gidişata DUR demeliydik.
Değerlerimize daha sıkı sarılmalı, bu programların neden yapıldığı üzerinde kafa yormalı ve sorumluluk almalıydık.
Ancak biz ne yaptık? Bu programları zirveye taşıdık, çoğumuz izledik, çocuklarımıza ve eşimize izlettirdik, evimizde gündem yaptık, hatta bu karakterlerle iletişim kurduk, kendimizi onlarla aynileştirdik, kâh onlarla güldük kah onlarla ağladık.
Mahremiyet perdesinin yırtıldığı, evlilik müessesesinin tarumar edildiği bu programları güya evlilik programı varsayarak meşrulaştırdık. Ahlaki dejenerasyonun zirve yaptığı bu programları meşrulaştırarak; bir şey olmaz, günah değil canım, insanları evlendiriyorlar, yuva kuruyorlar diyerek kendi inançlarımızla ve değerlerimizle çeliştik. Sonra da veryansın ederek ne olacak bu toplumun hali demeye başladık!
İnandığımız gibi yaşamayınca, yaşadıklarımızı gerçek ve hakikat olarak algılamaya başlayan bir topluma dönüştük. Çabuk manipüle olan, televizyon üzerinden fikir sahibi olan, buradaki birçok şeyi gerçek zanneden bir akla ve algıya sahip olmaya başladık.
Televizyon izleme alışkanlığı bir mecburiyete dönüştü; bilim, irfan, tefekkür, hikmet, okuma ve anlama çabası lüks haline geldi. Sonuç ortada…
Fotoğraf kaynak: http://www.hilalhaber.com