Göktürk halkı Çin esaretindeki 10. Yılını doldurmak üzere ve toplum olarak asimile olmaya başlamış, Çin esaretine boyun eğmiş durumdaydı.
Tarihinde esarete hiç alışık olmayan, bozkır göçebesi Türkler özgürlüklerine ve uluslarına çok bağlıydılar.
Bu esaret dolu yıllara bir son vermek ve yeniden bağımsız Türk devletini kurma aşkı, heyecanı ve davasıyla yaşıyorlardı.
Her şey bir başkaldırıyla başladı…
Bir yiğit ülkesinin, milletinin bağımsızlığı için kendini feda etmeye hazırdı yanında 40 çerisi ile birlikte. Çin ordusunda subay ve Bozkurt soyunun en büyüğü konumunda bulunan Kürşad, duruma el koymanın vaktinin geldiğini düşünmektedir. Bunun üzerine Kürşad ve 40 Türk soylusu ihtilal yapma kararı alırlar.
Kürşad ve 40 çeri’sinin planına göre; Çin hükümdarı Tay T-sung(Li-Şih-min) esir edilip Ötügen’e kaçırılacak ve karşılığında, Çin himayesinde bulunan Türk toprakları ve esirleri istenecekti. Esirler arasında bulunan Urku Tigin de yeni kurulacak olan devletin hükümdarı ilan edilecekti.
Kürşad bunu bizzat kendisi istemiş, kendisini geri plana alarak yapılan eylemin milli olduğunu vurgulamıştır.
Çin hükümdarının geceleri kılık değiştirerek halkın arasına karıştığı ve sokaklarda dolaştığı haberi Kürşad ve 40 çerisi tarafından biliniyordu.
Yani hükümdarı esir alıp kaçırmak, ani bir sokak baskını ile gerçekleştirilebilecek kolay bir meseleydi, fakat baskını yapacakları gün hava koşullarının kötülüğü ve sağanak yağmur sebebiyle hükümdar saraydan çıkmamıştır.
Bunun üzerine planın ortaya çıkmasından çekinen ve aldıkları kararın arkasında durmak isteyen 40 Türk yiğidi Çin sarayını basmıştır. Amaçları hükümdarı tutsak edip planı uygulamaktı.
Cenk daha sarayın kapısına geldikleri anda başladı. Yüzlerce Çin askerini öldürmelerine rağmen verilen şehitler ve sayıca az oldukları için geri çekilmeye başladılar.
Geri çekilen grup Kürşad’ın önderliğinde Vey Nehri’ne doğru ilerlemiştir. Amaçları Vey Nehri’ni geçip kutsal başkent olan Ötügen’e at koşturmaktır.
Ancak sağanak yağmurdan dolayı Vey Nehri taşmış ve köprü sular altında kalmıştır. Karşıya geçemeyen Göktürk yiğitleri kanlarının son damlasına kadar çarpışmış ve orada şehit olmuşlardır.
Kür Şad ölmüş, fakat attan düşmemişti. Ölmüş fakat yenilmemişti… !
Bu başkaldırı Türk boyları arasındaki cesareti ve inancı artırmış olacak ki tam 53 yıl sonra 2. Göktürk Devleti kurulmuştur.
Devlette devamlılık esastır.
Tuğrul ve Çağrı Beylerle temelleri atılan devlet geleneğimizin temel düsturu budur.
Süreklilikten kasıt ise her türlü ahvalde daima ileriye doğru gelişimini sürdürmektir.
Tarihte, Türk diye şanlı bir sayfanın var olmasının temel dayanağı da bu düsturdur.
Göktürkler Çin’e esir düştüğünde milletinin ve devletinin esaretini içine sindiremeyen ve kendine vazife çıkaran bir Kürşad…
Dedelerinden aldıkları beyliği kocaman bir imparatorluğa dönüştüren Tuğrul ve Çağrı Beyler…
Beylikten, cihan imparatorluğuna uzanan kocaman bir devletin temellerini atan Osman Bey…
Hepsi etten kemikten yaratılmış, ortalama süre ömür sürmüş insanlardır.
Onları unutulmaz yapan ise ömürlerini millet ve devlet uğruna tüketmeleridir.
Osmanlı Beyliği kurulduğu zaman Osman Bey ,Selçukluların devamı olan bir devlet kurmadı. Ama aslını, soyunu ve Selçukluları hiçbir zaman inkâr etmedi.
Devlet kendini dönem şartlarına göre revize eden canlı bir mekanizmadır.
Hunlar dönemini tamamladı, Göktürklere el verdi.
Göktürkler dönemini tamamladı, Uygurlara el verdi.
Ve Osmanlı Devleti dönemini tamamladı, Türkiye Cumhuriyeti Devletine el verdi.
Bu şanlı tarihin bize yüklediği yegâne sorumluluk tarihe saplanıp kalmak ve modası geçmiş tarihi olaylarla meşgul olmak değil büyük ve şanlı Türkiye cumhuriyeti için çalışmak, çalışmak ve çalışmaktır.
Aslolan isimler, şahıslar değil devlettir. Ve devlette devamlılık esastır.
Kim derdi Kürşad, kemikle etti,
O bir kişi değil, o bir devletti,
Bayraktı, vatandı,
Bir candı, tepeden tırnağa kıpkızıl kandı.
Yazımı üstadın gençliğe hitabesinden bir bölümle bitirmek istiyorum. “Kim var ? ” diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert “ben varım! ” cevabını verici, her ferdi “benim olmadığım yerde kimse yoktur!” duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik…
3 Mayıs Türkçülük günü ve anısına …