8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ithafen…
Toplum kavramı var olduğundan bu yana, kadın kavramı kendine hiçbir zaman oturaklı bir yer bulamamıştır. İlkel toplumlardan yerleşik toplum sistemine dek kadının yok sayılmasına binlerce örnek verilebilir. Müstesna tutulacak bazı örnekler haricinde her toplum, bir şekilde kadın kavramını yok sayacak kadar onu değersizleştirmiştir. Toplumlar gelişirken beraberinde kadın kavramını başka bir noktaya taşımak da zaman almış, aynı şekilde eğitimin yükselişinden kadınların pay sahibi olmaları da daha yakın çağda etkisini gösterebilmiştir. Zamanla modernize edilmiş toplum, kadının değerli bir varlık olduğuna karar verip onu toplumda söz sahibi yaptığında aslında bu büyük ölçüde kadının kendi mücadelesinin sonucunda olmuştur.
Gelişen toplumun, içinde hala öldüremediği cahil kesimler var. Dünya üzerinde özellikle fakir, gelişememiş ülkelerde bunu görmek mümkün. Sömürü ve savaş, toplumun eğitimden uzak kalmasına sebep olmuştur. Ufkunu ve kalitesini geliştiremeyen insanlar hala kadını örselemeye, ezmeye, hor görmeye devam ediyor. İşte tam da bu toprakların çocuğu, kızı, savaşçısı Malala. Bu topraklarda ne şanslıdır ki diğerlerinden çok farklı, özel bir aileye sahip olmuş, boyun eğmeyen, toplumun mahkûm edildiği cahiliyete kurban gitmemiş bir aileye. Her ne olursa olsun eğitim hakkı için yanıp tutuşan bir babası ve hep arkasında duran bir annesi var. Ailesinin de desteğiyle tüm dünyaya sesini duyurabilmiş bir temsilci, bir ilham kaynağı o. Çok küçük yaşta kendi düşüncelerini ifade edebilecek kadar cesur bir kız. Zorluklar karşısında yılmadan, sarsılmadan ayakta kalmış, Taliban tarafından vurulmasına rağmen mücadelesini, eğitim hakkını dünyaya duyurabilmiş hatta Nobel ödülü almış bir ses. Fakirliğin içinden sıyrılıyor babasının, kulaklarımızın pasını silen o sesi “Ben kızıma değer veriyorum.” Eğitimin ne olduğunu anlayamadan yobazlaştırılmaya çalışılan şu dünyada haklarımız için mücadele veriyoruz bazılarımız koşar adım. Çığlığımız duyulmasa bile yılmadan peşinden ayrılmıyoruz.
Ne kadarımız yapıyor? Peki, kimler mücadele ediyor? Gerçi ne bunların ne de bu uğurda azınlığın bir önemi yok bence. Bir avuç insan bile olsak mücadele ruhumuz kaybolmadığı sürece başarabilmek mümkün aynı Malala’nın “Bütün dünya sessiz olduğunda bir ses bile güçlü olur.” dediği gibi. Bunca çile devam ederken aynı hızla mücadelenin sesinin de yükseldiğini görüyorum. Anlatıyoruz artık birbirimize örselenişimizi ve sonra fısıltı başlatıp tüm dünyaya haykırıyoruz zamanı geldiğinde sesimizi.
Tarih sahnesinde kadınların ne mücadeleler verdiğini görüyoruz. Mısır’da din uğruna Zeynep Gazaliler ölürken Türkiye’de Nene Hatunların vatan için can verdiğini seyrediyoruz. Örselenen, ikinci plana atılan bu kadınlar oysa tarih yazıyor. Daha geriye gidiyorum. Hz. Peygamber döneminden Ümmü Ammare Nesibe, Uhud savaşına katılmış ve elini kaybetmiştir. Bir yiğit gibi, on erkeğe bedel savaştığı söylenir. Ve o dönemin birçok mücahide kadınları. İnandıkları uğurda kendilerini, eşlerini, evlatlarını kaybedecek kadar cesur ve sabırlı kadınlar. Evet, bu örneklerin içinde aynı ruhu paylaşan erkekleri de sayabilirim, lakin asıl mesele bir kadının dini için, vatanı için, namusu için, eğitim hakkı için nasıl mücadele ettiğini ve edebileceğini göstermek. Mücadeleci kadın örneklerini saymakla bitiremeyiz. Bir kadın isterse on erkeğe bedeldir ve bence kimsenin onu üzmeye ve örselemeye hakkı yoktur.
Toplumsal değerleri öğrenememiş ve kadına neden değer vermesi gerektiğini algılayamamış erkek zihniyetinin getirdiği baskıcı yaklaşım, yıllardır kadının örselenmesine sebep olmuş. Eğitim görmeyen toplum kendi çocuklarını da bundan mahrum bırakmış ve büyük bir eksiklik şeklinde ardı arkası kesilmeyen şehir efsaneleri gibi yıllardır anlatılan o hikâyeleri oluşturmuş. Bu yüzden özellikle bir kız çocuğunun okutulması demek bilinçli bir anne olacak da demektir. Çocuğunu aldığı eğitimle büyütecek ve neslin aynı kaliteyle devam etmesini sağlayacak demektir. Bilinçli ve eğitimli bir annenin, bir kadının topluma vereceği çok şey vardır. Bugün eğitimli anne ve babanın kızı olan Malala, küçücük yaşında kendi fikrini korkusuzca dile getirdi. Kendi hakları ve diğer kız çocuklarının hakları için mücadele edip hatta ölüm tehlikesi atlatarak tüm dünyaya kafa tuttu ve bugün onun sesini birçoğumuz duydu, seyretti ve başardığını gördü. Malala bize eğitimin bir kadın için ne kadar önemli olduğunu ve bir kadının toplumdaki o kıymetli yerini göstermiş oldu. İnanıyorum ki, Malala’lar arttığı sürece eğitimsiz bir kız çocuğu ve kocası tarafından örselenmiş, ezilmiş bir kadın kalmayacak. İnanıyorum ki Malala’lar olduğu sürece aydınlık bir gelecek olacak çünkü onlar anne olmasını bilecek ve aynı ölçüde kaliteli evlat yetiştirecekler.
Bir gün bir Malala olabilmek umuduyla…
Kaynakça
Christina Lamb, Malala Yusufzay, Ben, Malala (Epsilon yayınları)
http://rosierespect.org.au/news/nobel-prize-winner-malala-yousafzai/