Kalabalık bir caddenin tam ortasındayım. Üstümde siyah bir ceket, yüzümü soldan sağa çiseleyen yağmur, elimde epeyce hafif bir çanta. Kulağımda birazdan yaratacağım sessizliğin gürültüsü var. Şimdi tam sırası diyorum ve durduruyorum zamanı. Her şey yavaşın çok ötesinde şimdi. Kolumdaki saatin çalıştığını yeni fark ediyorum, gelen tik tak sesleriyle beraber. Seyyar abinin bağırırken ağzı açık kaldı. Bir çocuk koşarken havada asılı şimdi. Ya da yok yok, güzel olmadı galiba. Bırakalım yine aksın zaman. Evet çocuk koşmaya devam etti, seyyar abi düzeldi şimdi.
Sol önümde takım elbiseli, uzun boylu, bayağı bakımlı bir adam var. Dış görünüşüne bakıp bir şirkette yönetici olduğunu söylemek mümkün. Evde yeni evli olduğu karısını bekletmemek için sarf ettiği eforu görmemek elde değil. Yüzünde ona sakladığı, bizle paylaşmaya pek niyetli olmadığı bir gülüş saklı. İçinde tercümanlığı zor kıpır kıpır bir duygu. Daha önce böyle bir bekleyeni olmamış sanırım. Derken, omzuma çarptı ve diğerlerine karışıp gitti usulca, “pardon” demeyi ihmal etmeyerek.
Tam önümde bir çift sevgili. Biri çok yakışıklı, bir diğeri o kadar güzel. Kız bir şeyler anlatırken erkek saçlarına, kirpiklerine, gözlerine açıkçası güzel tabirine uyan her şeyinde defalarca kaybolup tekrar kendine gelebiliyor. Kız da “ tüm gülümsemelerden sana sığınırım” der gibi her gülümsemenin ardından çocuğun göğsüne sokulup, teslimiyetini belli ediyor.
Gözüme, sağımda yaşlı bir kaplumbağa gibi ağır ağır yol almaya çalışan bir dede çarpıveriyor. Öyle çok şey anlatıyor ki ak saçları, yüzündeki çizgiler, bastonunu tutuşu. Arada başını yerden kaldırıp, gideceği yeri şaşırmamaya çalışıyor. Bir çorabını pantolonunun içine sokmayı unutmuş. Unutmaktan çok umursamamış belki. Demin ki çocuk gibi yüzüne ateş sıcağı bakacak birisi yoktu belki de. Ondandır bu umursamazlığı. “5 çocuk baktım, büyüttüm , everdim.” der gibi bir gurur da saklı çizgilerinde. Tevazudan kendine yer bulamamış sadece.
İleride bir kadın, saçı başı dağınık, elbisesi oldukça kısa, makyajı abartmış desek az kalır sanırım. İki parmağının arasında bir sigara ve dumanını israf etmezcesine içine çekişi… Hayat kadını olduğu her halinden belli. Bu kadınlara neden hayat sıfatını yakışık bulduklarıyla kurcalarken kafamı, tüm dikkatimi tekrar kadına çeviriyorum. Halinden pek memnun olduğu söylenmese de etrafa kahkaha atmayı ihmal etmiyor. Hiç kimseyi aldırmayışı ve kendine güveniyle dolu egosu herkesin ilgisini kendinde toplamış gibi. Özellikle de monoton ilişkilerden sıkılmış olgun beyefendilerin.
Ceketim epey ıslandı ve yağmur artık gökyüzünden değil saçlarımdan ıslatmaya başladı yüzümü. Elimdeki çanta hafifliğini biriktire biriktire epey bir ağırlaştı şimdi. Biraz da kendim olmaya karar verip yol almaya başlıyorum. Seyyar abinin bağırışları arasından sıyrılarak.