Rizeli anne ve babanın oğlu, dede ve ninelerin torunu, dayıların, teyzelerin yeğeni, yani kısacası rizeli sülalelerin bir ferdi olarak, her ne kadar Rize’de doğmasam, büyümesem de kendimi oralı hissediyorum. Bunda muhakkak evde aldığınız kültürün etkisi bir hayli fazla. Yemek kültürünüzde lahana başta olmak üzere çeşit çeşit sebzenin yer alması, çayın her öğün tüketilmesi, hamsinin hamsi olduğu ve balık olmadığı gerçeğinin bilinmesi ilk alametlerdir aslında. Bunun yanında evde anne ve baba arasında sürekli şiveyle konuşulması dile de hakimiyet kazandırıyor muhakkak. Anneannemden dinlediğim köy yaşamına dair anı ve hatıralar, eski düğünler, eski bayramlar, eski günlük yaşam, gelenekler, artık eskiyen ve değer verilmeyen örfi prensipler… Örnekleri çoğaltmak mümkün. Analarımızın, nenelerimizin şiveden kaynaklanan dil bozukluklarına biz torunlar olarak gülsek de, yeri geldiğinde de onların kullandığı tamamen farklı kelimeleri anlamadığımızdan, biz alay konusu oluruz. Bazen de kullandığım bazı kelime gruplarının aslında Türkçe’de yer almadığı konusunda arkadaşlarım tarafından uyarılırım. Bu kelimelerin yöre halkına has bir kullanım olduğunu farkederim.
Arapça’da deveyle ilgili bir sürü deyim, atasözü olduğunu duymuşsunuzdur, ya da çöl ile. Coğrafyanın ve doğal yaşamın dile olan etkisine dair önemli bir örnek teşkil eder bu. Aynısı muhakkak Karadeniz’de de gözlemlenir. Dile olan etkisi sadece günlük diyaloglarla da sınırlı değil. Karadeniz müziğinde, karadeniz insanının karakterinde de coğrafya çok önemli bir faktördür. İsterseniz tüm bu söylenenleri bir Rizelinin düşünce dünyasında mevcut 7 deyim ve atasözü örneğinde tetkik etmeye başlayalım:1. Yiğnenun ucinlen arturmak: Az şeyle geçinmek, tasarruf etmek. (İğnenin ucu kendisi dikip biçmek’ten, bu yolla idare etmekten kinaye olmalıdır.)
Tam çevirisi “İğnenin ucuyla artırmak” denilebilir. Bu cümleyi evde bir kaç sefer duydum. Sanırım anneannem yeni neslin savurganlığını anlatırken tavsiye niteliğinde “yiğnenun ucinlen arturursun, ….. alursun” şeklinde yani tasarruf edersin herhangi bir ihtiyacını biriktirdiğin (artırdığın) o parayla alırsın anlamında kullanmıştı. Çok zengin bir yöre değildi denilebilir bu bağlamda Rize. Özellikle de toprağı ve iklimi çok fazla meyve ve sebzeye de geçit vermez.
2. Yeçun duyna eyağa kakmak: Herkesin bir yerde toplanması, herkesin itiraz etmesi, büyük kalabalık oluşması. (misal: yeçun duyna eyağa kaksa/bi araya celsa ben cene onlen konuşmam)
Dünyanın ayağa kalkması, var olan ve kullanılan bir deyim. Fakat daha çok dünyadaki gelişmelerle alakalı durumlarda dünyadaki bir çok devletin bir olaya tepki vermesi bağlamında kullanılır. Buradaki kullanımı ise oldukça yerel ve gündelik bağlamdadır. Yeçun sanırım yekünden gelme. Yapılacak bir abartı öncesinde vurguyu artırmak için kullanılır. Dünyanın yekünü, tamamı ayağa kalktı demektir kısaca.
3. Afkurmak: Havlamak, mecaz olarak gereksiz ve yersiz konuşmak, çocuğun çok ağlaması. (atma türküde misal: Ayva sari cul sari / Cule kondi bi ari / Kiz uşağun dengidur / Afkurma kocakari)
Havlamaktan çok, insanlara hakaret için kullanılır. Afkurma sus! demek konuşmanı kes, kapa çeneni ifadeleri ile aynı bağlamda fakat daha sert bir hakaret ifadesidir.
4. İğratluk yapmak: Bir iş için komşuları çalışmaya, yardıma davet etmek, onlarla birlikte çalışmak (misal: evun altini kazmak zordur, toprağı çotidur cağur yerun, bu sene da iğratluk yapacağum.)
Irgatlıkla karıştırılmamalıdır. İğratluk, tüm yükü kadınların üstlendiği zor ve çetin Karadeniz coğrafyası için kaçınılmaz bir durumdur. Kadınlar iğratluk yaparak, sırayla her gün bir kişinin olmak üzere, herkesin işini bitirirler. Mesela zor tepede dik ve tenha bir çaylık toplanırken, komşular çağırılır ve çaylar beraber toplanır. TDK sözlüğünde Eğratluk kelimesi, imece ırgatlığı şeklinde çevrilmiştir ve Rize ili diye parantez bilgisi içerir.
5. Aklina vurmak: Canı istemek, canı çekmek, istemek, özlemek. (misal: anam akluma vurdi, piraktum işumi celdum veya hamsikoli vurdi akluma)
Bu deyim de oldukça sık kullanılır bizim evde. Bazen bir şeyi çok istekli yiyince, „ooo evladum, aklina mi vurmuşti“ diye de söylenir. Orucun başa vurması gibi, akla bir şey vurunca, onu halletmeden, o isteği yerine getirmeden çok sağlıklı hareket edilmesi mümkün olmuyor.
6. Ander kalmak: Bir şeyin sahibi kalmamak, kişinin kimsesiz kalması, bir işin veya bir törenin ardı arkasının kesilmesi.Bu sadece Karadenizlilerin değil, Karadeniz müziği dinleyenlerin de aşina olduğu bir deyim. Misal: Ah duman kara duman/Sardi dort yanumuzi/Ander kalsun sevdaluk oy (Habu ander sevdaluk da)/Alacak canumuzi. Türk Dil Kurumunun sözlüğünde ander kelimesi „ölüden kalan sahipsiz eşya“ olarak ifade ediliyor, Rize ilinde ise uğursuz ve metruk anlamlarına geldiğine dair bir notu da mevcut.
7. Yomurcak vursun o muncurlere: Muncur, insan ve hayvanların dudak, burun ve ağız kısmıdır. Yomurcak da yumurcaktan gelme ve fare için kullanılan bir ifade.
Yani fare vursun o dudaklarına, şeklinde çevirebileceğimiz bu ifade, genellikle espri amaçlı söylenir. Hakaret değildir, fakat yüksek ses tonuyla söylendiği zaman, kızgınlık bildirebilir. Genellikle bir çocuğun, hayvanın tatlılığını ifade sadedinde söylenir.
Doğu Karadeniz’e, özellikle de Rize’ye ilgi duyan, ve buralı insanların düşünce dünyasını anlamak isteyenleri, benim de tanımlarda ve genel manada çokca istifade ettiğim, alanında tek olma özelliği olan çok ciddi bir kitap çalışmasına yönlendirmek istiyorum.
[1] Güneyce-Rize Sözlüğü, Bir Doğu Karadeniz Köyünün Hafızası ve Natıkası – İsmail Kara, Dergah Yayınları
[2] Fotoğraflar: Onedio, futursuz.weebly.com
Onur Fişek
4.908