İdam caydırıcı bir ceza mıdır?

İdam cezası yeniden Türkiye’nin gündeminde. Darbe girişimi sonrasında aniden yükselen konu, gündemden düşüyor gibi olsa da, zaman zaman yeniden alevlenmeler gösteriyor.

İdam meselesi, 20. yüzyıldan itibaren, dünyanın idare, hukuk, medeniyet ve demokrasi tarihinin en çetrefilli konularından birisi. Ülkemize has bir gündem sayılmaz. ABD’de de zaman zaman alevlenen, üzerine çok fazla kitap ve sinema eseri üretilen bir mesele. ABD’de de Demokratlarla Cumhuriyetçilerin arasında (hatta her bir partinin kendi içinde de) idam konusunda çok ciddi görüş farklılıkları var. ABD’de dahi 31 eyalette idam cezası uygulanır iken, 19 eyalette idam cezası uygulaması yok.

Türkiye’nin idam cezası tarihçesi ise oldukça ilginç. En son  2004 yılında yapılan değişiklik ile idam uygulaması Türk yasa ve anayasa mevzuatından tamamen çıkarıldı. Ama zaten ceza fiilen 1984 yılından itibaren uygulanmıyordu.

İlginçtir, Türkiye’de idam uygulaması ağırlıklı olarak darbe, sıkıyönetim ve tek parti yönetimleri döneminde ve büyük çoğunlukla siyasi içerikte suçlar için oldu. Türkiye’de 1920 yılından, son idamın uygulandığı tarih olan 1984 yılına kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanan ve uygulanan idam sayısı 712 olmuş. Bu sayıya, özel kanunlarla meclis onayı gerekmeden yapılan (İstiklal Mahkemeleri vs) gibi idamlar dahil değil. Darbe dönemlerinin genel bir uygulamasının, bir darbe girişiminin bastırılmasının ardından, demokrasiyi koruma ve kurtarma şenliklerinde talebe dönüşmesi bu anlamı ile oldukça ilginç.

İdam cezasına iki farklı yönden yaklaşılabileceğini düşünüyorum. İlki bir suçun cezalandırılıyor olması, diğeri ise cezanın suç için caydırıcı olabilmesi. İlki hukuk bilimi açısından biraz daha geleneksel, muhafazakâr bakış açısının sonucu. İkincisi ise suça, hukuka ve özellikle ceza hukukuna daha modernist gözle bakmanın sonucu.

Suçu cezalandırmak, toplumsal düzenin kaçınılmaz bir işlevi. İnsanlık tarihinde suçun cezasının en temel karşılığı ise “ettiğini bulmak”, yani diğer bir tabirle kısasa kısas. Ancak insanlık tarihinin basitten karmaşığa ilerleyen toplumsal düzeni, tarihsel süreçler ilerledikçe suçu ve cezayı da fazlası ile kategorize etti ve kategorize edildikçe karmaşıklaştı. Bu nedenle idam, hukukun en fazla tartışılan cezasına dönüştü.

Kaynak; http://www.cvltnation.com/vintage-photos-public-execution/
Kaynak; http://www.cvltnation.com/vintage-photos-public-execution/

Bunda, hukuka modernist anlamda yaklaşımın önemli katkısı oldu. Hukukun işlevinin suçu cezalandırmaktan öte, cezanın oluşmasını önleyen caydırıcı bir niteliğe sahip olması ön plana çıkmaya başladı. Bu noktada şu soru ortaya çıktı; idam caydırıcı bir ceza mıdır? Buna teorik olarak cevap vermek oldukça güç. En doğru cevabı, şu soru ile paralel verebiliriz; idamın uygulandığı ülkelerde mi suç oranı daha yüksek, yoksa uygulanmadığı ülkelerde mi? Somuta indirirsek, idamın uygulanmadığı Avrupa ülkelerinde ya da ABD eyaletlerinde mi suç oranı daha yüksek, yoksa idamın uygulandığı Asya, Ortadoğu ve ABD eyaletlerinde mi suç oranı daha yüksektir?

Bununla ilgili, kadın tecavüzleri ve cinayetleri işlenen ülkeler ve cezaları karşılaştırmaları yapan Uluslararası Af Örgütü, en çok kadın tecavüzü ve kadın ölümlerinin yaşandığı ülkelerin, idam cezasının uygulandığı Afganistan, Hindistan, Pakistan, Suudi Arabistan, Yemen, Irak, Suriye, Ürdün, İran, Sudan, Çin, Vietnam, Laos, Tayvan, Güney Kore ve Tayland ‘ın olduğunu gözlemlemiş. Genel suç düzleminde de, idam cezasının olduğu ülkeler suç düzeyinin daha yüksek olduğu ülkeler.

Peki bu aşamada tavuk mu yumurtadan çıkıyor, yoksa yumurta mı tavuktan? Yani suç zaten fazla olduğu için mi ülkeler idam cezası uyguluyor, yoksa idam cezasının olduğu hukuk sistemi baştan ilkel ve adaletsiz olduğu için mi suçun panzehiri olmuyor?

Kaynak; http://www.cvltnation.com/vintage-photos-public-execution/
Kaynak; http://www.cvltnation.com/vintage-photos-public-execution/

Net olarak böyle bir karşıtlığın olduğunu iddia etmek oldukça güç olsa da, sanki toplumlarda demokrasi, özgürlük, hoşgörü, uzlaşma, eğitime ve adalete inanç arttıkça idam da hukuk sisteminin dışına atılıyor ve bu genel olarak medenileşme bir sürecinin bir parçasına dönüşüyor. Elbette idamın ceza hukukundan tek başına çıkarılmış olması, yukarıda saydığım modern bir topluma dönüşmeye yol açmıyor, sadece o yola giren toplumun geldiği bir aşamayı simgeliyor. Ben Türkiye’nin bu eşiği geçtiği inancıyla, tekrar hukukunda geri bir adıma izin vermeyeceğini düşünenlerdenim.

Görseller;

Üst Görsel; https://onedio.com/haber/darbe-girisimi-sonrasi-gundemi-mesgul-eden-en-kritik-soru-idamin-getirilmesi-mumkun-mu–721653

Görsel 2; http://www.cvltnation.com/vintage-photos-public-execution/

Görsel 3; http://www.cvltnation.com/vintage-photos-public-execution/

 

 

Son Yazılar

Şehir Plancısı, Gaziantep, evli, iki çocuk, demokrat, aykırı, söz, yazı, anlamak ve anlatmak...