Okumak cehaleti alır peki bizim bildiğimiz mana da okumak yani okula giderek eğitim almak başka ne işe yarar?
Modern tarihin bize gösterdiği büyük bir hakikaten bahsetmek gerekiyor; her şey okullarda öğrenilmez.
Medeniyet tarihini bütün olarak ele alırsak yazının bulunmasından günümüze kadar geçen yaklaşık 8 bin yıllık dönemde, bugün eğitimin temeli gibi görülen halk mektepleri sadece 150-200 yıllık geçmişe sahip.
Üstelik bugün ki sahip olduğumuz bilimsel ilerlemenin temeli sayılan bilimsel keşiflerin birçoğu yığın eğitimi mantığına geçilmeden önceki dönemler yapılmıştır.
Newton fakültede okumadı. Ama fen – edebiyat fakültesinde okusaydı bugün memuriyet ya da akademisyenlik kovalıyor olurdu.
Mühendislik ya da uzay bilimi okusaydı, asgari ücretle çalışayım, çevrem olsun sonra kendi işimi kurarım akımına kapılması da yüksek ihtimal.
Mesele eğitimin verildiği yer ve dönem değil zihniyet meselesidir.
Yüz yıl önce eğitim almanın ölçütü bugün olduğu gibi okul – üniversite mezunu olmak değildi ve yüz yıl sonra da böyle olmayacağı şüphesiz.
Değişimin yıkıcılığı ona denk gelen ilk kuşakları ziyan etse de ondan sonra gelen nesiller buna ayak uydurup dönemi sürdürmeye uyum sağlamışlardır.
Yakın gelecekte ki nesillerin eğitim almak için yığınlar halinde okullarda bulunmayacağı kuvvetle muhtemel.
E-dünya her alanda olduğu gibi eğitimde de değişimin sinyalini verdi şimdi yıkıma hazırlanıyor.
Önceki dönemde dini eğitim kurumları nasıl yıkılıp yerine yeni eğitim anlayışı yerleştiyse önümüzde ki dönemde de bugün modern dediğimiz eğitim temellerinde sarsılıp yıkılacak.
Masraflı ve karmaşık eğitim sisteminden elektronik okullaşma sürecine geçişin ilk denemelerinde çuvallamış olsak ta ilkler her zaman kusurludur.
Fakat bu durum bize gösterdi ki bu eğitim modeli mümkün ve uygulanabilir. Eğitim gider kalemleri olarak; öğretmen giderlerine, okul yapma ve bakım masraflarına harcanan paranın onda biri fiyatına kaliteli elektronik eğitim alt yapısı hazırlanıp neden kullanılmasın?
Sadece Türkiye de merkezi bütçenin tamamının % 16,2 si örgün eğitime harcanmaktadır ve bu miktar yaklaşık 27 milyar dolara tekabül etmektedir.
Bu bütçenin bir yıllık masrafıyla dünyanın en büyük sosyal ağlarının alt yapısına yakın bir ağ oluşturulabilir.
Örneğin: dünyanın en büyük sosyal ağı facebook bir milyar insan tarafından aynı anda kullanılabilmektedir.
Öğrenciler tarafından kurulan bu sitenin alt yapısı sadece 8 yılda bu aşamaya ulaşmıştır ve bugün Facebook da her bir milyon kullanıcı için bir mühendis bulunmakta ve bu ağ her geçen gün büyümeye devam etmektedir.
Bakış açımızı değiştirip şöyle bakalım:
Türkiye de 17 milyon öğrenci için 1 milyon öğretmen var. Orta eğitimden başlamak üzere eğitim dünyamızı facebook modeline göre modernize ettiğimizi hayal edelim.
Her 1 milyon öğrenci için bir mühendis ve her dersin anlatımı için 10 farklı öğretmen seçeneği sunalım.
Buda toplam 20.000 kişiyi aşmayacak insan sayısıyla eğitim anlayışını çözmenin ve pratikleştirmenin önünü açacaktır.
Üstelik facebook gibi milyarlara değil sadece 10-15 milyon kişiye hizmet etmesi gerekmektedir.
Üstelik öğrenciye dersi almak istediği öğretmen hakkında seçme şansı da bırakılmış olacak.
Bu hesaplamaya okul binası yapmak, binaların bakımı, teknik ihtiyaç ve personel giderleri de eklendiğinde devasa bir bütçe, geleceğin eğitim anlayışı için kullanıma hazır olacaktır.
Bu bütçeyle dünyanın en sağlam internet alt yapısı sağlanacağı gibi herkesin eğitime aynı şartlarda ulaşması için ücretsiz internet desteği de sağlanabilecektir. Bu şekilde eğitimde gerçek bir fırsat eşitliği yaratılmış olacaktır.
Kaliteli öğretmenin ve imkânların kaliteli görülen liselere verilip daha sonrasında bütün öğrencileri aynı sınava tabi tutmak gibi bir adaletsizliğinde kısmi olarak da olsa önüne geçilmiş olacaktır ve bireylere seçme ve kendini gerçekleştirme şansı bırakılacaktır.
Genç cumhuriyet endüstri devrimini ve bunun getirdiği yığın eğitimi sisteminin gelişimine yetişemeyip kaçırmış, maalesef daha sonrada ayak uydurmak mümkün olmamıştır.
Sınıflarda geleneksel yöntemlerle 30 öğrenciden belki de yarısına bile ulaşamayan öğrenci-öğretmen anlayışı yıkılıp, milyonlarca öğrenciye ulaşabilen tek bir öğretmen mantığına geçilebilir.
Sistemlerin için kendini yenileme ve gelişime ayak uydurma var olma ya da yok olma meselesidir.
Eğitim anlayışımız artık öğrenciyi 4 duvar arasına tıkmak yerine herkesin gönüllü olarak eline aldığı teknolojik aletlere girmeyi başarmalıdır.