Yarım bıraktığınız ve 10 yıl boyunca okumadığınız bir kitabı yeniden ele almak oldukça zordur. Murathan Mungan’ın “Yüksek Topuklar”ı bu şansızlığı yaşadı benim için. Aslında 10 yıl önce de çok keyif veren, sürükleyen, etkileyen bir kitabı sindire sindire okuma çabası içindeyken, şu an hatırlayamadığım bir sebeple yarım kalmıştı bu roman. Kitabı yeni okuyuşumda, daha önceki okumamda oldukça yol aldığımı ve kitabı tahmin ettiğimden daha fazla hatırladığımı fark ettim. Hatta, hayatın birçok kez bana bu kitabı hatırlattığını, ama benim kitabı anımsamama karşın, zihnimde biriktirdiklerini gizli gizli kullandığımı anladım.
Belki daha doğru bir ifade ile, kitabın baş kahramanı Nermin’in çizdiği kadın profillerini, yaşamda karşılaştığım bir çok kadında yakıştırmaya çalıştığımı, hatta bazen profillerden harman yaparak yeni profiller yarattığımı fark ettim.
“Yüksek Topuklar” isminden başlayarak bir kadın kitabı. Bir kadın gözüyle bakacak olursak, kadınlığın tüm foyasını, açıklarını, zayıflıklarını, hassaslıklarını ortaya koyan bir eser. Bir kadın olsam ve karşımdaki erkeğin de bu kitabı okuduğunu bilsem kendimi fiziksel olarak değil ama ruhsal olarak çıplak hissederdim. Ama diğer yanı ile, kendi bulunduğum noktadan, yani bir erkek gözü ile baktığımda kitabı okudukça kadınlardan daha fazla ürktüğümü söyleyebilirim, 5 yaşında olsalar bile. Zannedersem kitapta kendime en yakın bulduğum kadın karakter, kitabın kahramanı Nermin oldu. Nermin için bir anti-kahraman demek daha doğru olur sanki. Evet, beş yaşındaki Tuğde açısından bakınca tam bir anti-kahraman.
Kitabın kahramanı Nermin’in beş günlüğüne hayatına giren beş yaşındaki Tuğde ile macera olmayan maceralarını içeren bu kitap, aslında Nermin’in hayatına giren tüm kadınların biyografisini içeren eser sayılabilir. Nermin bu beş günde karşılaştığı ya da zihninde hatırladığı tüm kadınları, tüm kadın tipolojilerini, kadın çeşitliliğini önümüze seriyor.
Nişantaşı, Teşvikiye bölgesinde yaşayan burjuva sınıfından bir baba ile hikâyesi açık bir şekilde anlatılmayan ama tahmin edilen bir annenin kızı olan kahramanımızın çocukluk anıları ise kendi içine dönük bir hesaplaşma olarak bir bölüm oluşturuyor.
Hayat deneyimleri kadınlardan nefret etmesine, erkeklerle anlaşamamasına yol açan Nermin’in, çocuklara yönelik duygusunun ise en olumsuz duygularının toplamı olduğunu bu beraberlikte anlıyoruz.
“Yüksek Topuklar”, Nermin’le Tuğde’nin son birlikte oldukları günün yoğunluğundan dolayı, sonlara doğru bir tempo yükselmesi hissi verse de, daha çok bir hikâye dinginliğine sahip bir eser. Olaylar değil, hatıralar, zihinsel çabalar, analizler, gözlemler, tanımlar, tasvirler ve yorumlar kitabın yoğunluğunu belirliyor. Diyaloglar bile, karşılıklı iki karakterin konuşmasından çok, bir iç konuşma şeklinde geçiyor.
Nermin’in mizahi dili, Murathan Mungan’ın ifadesi ile karanlık mizahı, kitabın dilini ve anlatım tarzını belirliyor. Kitabı sürekli gülümser bir yüzle okuyorsunuz. Ta ki, Nermin’in çocukluğu, babası, annesi ve halaları ile hesaplaştığı bölüme kadar. O bölümde, Nişantaşı’nın, kasvetli, loş, burjuva ıssızlığına sahip evinin içinde gezinirken yüreğiniz daralıyor.
Kitabı okurken, kitap hakkında söyleştiğim birkaç arkadaşa, eğer kadın olsaydım Nermin tipli bir kadın olacağımı tahmin ettiğimi söyledim. Büyük ihtimalle ideal erkeğini arayan ama bulamayan, yalnızlığını değerli bulan ve hemen hemen şimdi olduğu gibi insanlardan giderek umudunu kesen bir kadın olurdum. Ama hayatımın birçok noktasında tekrarladığım gibi, erkek olarak doğmak hayatımın en büyük şanslarından birisi oldu. Çünkü kadınların cehennemi bu dünyada yaşadıklarına inanıyorum. Ama tahmin edeceğiniz gibi, bu vicdanımı kanatan bir şans.
Bir yazarın, kahramanının zihnine en köklü şekilde yerleştiği, her beyin elektron akışının takibini yaptığı bir eser “Yüksek Topuklar”. Murathan Mungan’ın derin gözlem ve algı dünyasının keyfini çıkarmak için ön plana çıkan eserlerinden birisi. Ben de büyük bir memnuniyet yaratan bir yeniden okuma oldu. Bazı kitaplar ikinci kez okunmayı hak ederler.