Kadın ve Felsefe

”Karısı güzel olan adam mutlu olur, güzel olmayan adam ise filozof.” demiş güya Sokrates. İşin geyik kısmını hızla geçerek, asıl konuya gelmek istiyorum. Kadın ve felsefe, çoğu kulağa amatörce gelse de, işin aslı öyle değil. Erkek düşünceyi, uygarlığı, kültürü temsil ederken kadın doğaya, duygulara, ruha karşılık gelir. Rasyonel olana karşılık irrasyonel. Bilinene karşılık bilinmezlik. Her şeyin zıttı ile var olması…

Kadın ve felsefenin tarihine göz gezdirecek olursak, ilginç detaylar ve çelişkiler görürüz. Orta çağdan itibaren erkek egemen toplumlar kadın üzerinde bir hegemonya kurmuş. Bu durum günümüze dek değişik konumlar almış ve farklı isimlerle anılmıştır.  Orta çağda bilim ve felsefeyle uğraşan kadınlar ”cadı” olarak anılıyordu. Rönesans ile kültürlü ”erkek kadın” tipi ortaya çıktı ve kadın düşmanı düşüncelerin de rönesansı oldu. Aydınlanma Çağı ile ”Kadının idam sehpasına çıkma hakkı var, aynı şekilde bir konuşma kürsüsüne çıkma hakkı da verilmeli ona…” diyen Olympe de Gauges’ler ortaya çıkmış. 19 ve 20. yüzyılda kadın, kadın hakları gündeme gelerek, feminist düşüncelerin de etkisiyle inişli çıkışlı bir hayat sürmüştür.

”..filozofların pek azı, kendilerini kadınlar hakkında atıp tutmaktan alıkoyabilmişlerdir.”  
Prof. Dr. Fatmagül Bertkay

Erkek filozoflara göre düşünce erkeklerle, duygu ise kadınlarla özdeşti. Aristoteles’e göre ”kadınlarda ruh bulunmadığına”, Kant’a göre ”kadınlarda akıl yeteneklerini eksikliğine” hatta Fichte’e göre ”kadınların duygularının sınırlarını saptamak” gibi yaklaşımları görürüz. Tüm bunlar hayal kırıklığına uğratsa da felsefe ve mantığın kurucusu sayılan koca yürekli Sokrates’in, kadın filozoflar Diotima ve Miletli Aspasia’dan ders aldığını bilmek gerekir. Kadın filozofların hayatları ve yapıtları üzerine tartışmalar, onların çoğu kez cinsellikle ilgili dedikodulara karşı korunmasız olmaları düşüncesiyle daha da güçleşmiştir. İftira ve yakıştırmalara maruz kalan filozof kadınların çoğu tam aksine bilinçli bir namus düşkünü oldukları ve geniş ölçüde erkeksiz hayatı seçip yalnız yaşadıkları görülmüştür. Modern çağın kadın merkezli işleyişi kadının konumu, feminist akımların patikaları ile farklı bir algıya sürüklese de şerefini kurtarmak görevi, hepimizin üstüne vazife olacak.

Erkekler tarafından tarih boyunca ”anlaşılmaz varlık” olan kadınlar, doğası gereği ve tabiatın ondaki tezahürü vasfıyla aslında yürüyen felsefe idi. Erkekler felsefeyi sever fakat anlamazlardı…

 

”İnsan esasen ne erkektir ne de kadın. Cinsiyetin farklı olmasının amacı, cinse özgü biçim farkını oluşturmak olmayıp yalnızca üremeye yarar.”
                                                                                            Marie Le Jars de Gaurney
(Kadınlarla erkeklerin eşitliği üzerine.)

 

Fotoğraf kaynağı: http://bianet.org/bianet/toplum/154714-kadin-kutuphaneleri-kadin-hareketinin-kalici-bellegi

Son Yazılar

1995 doğumlu. Amasyalı. İlahiyatçı.