Fenerbahçe okuması

Fenerbahçe camiası bugünlerde oldukça sancılı bir süreçten geçiyor. Aynı zamanda bu sürecin bazı aktörlerinden ve çeşitli parazit kaynaklardan yayılan büyük bir bilgi dağınıklığı mevcut. Ortadaki karmaşaya ve her kafadan çıkan bunca sese karşı daha derli toplu ve tutarlı bir bakış açısıyla olanlara farklı bir yorum katmaya çalışacağım.

Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki maalesef toplumumuzun karakteristiği haline gelen sonuç odaklı ve kısa vadeli düşünme hastalığı buraya da sirayet etmiş durumda. Fenerbahçe’nin aldığı sonuçlar ve içinde bulunduğu sportif rezillik zaten ortada. Fakat anlaşılan o ki ‘camianın umudu’ olarak işlerin başına geçen temel aktör Ali Koç taraftarın olan bitene daha geniş bir pencereden bakmasını bekliyor. Başkan’ın kararları da bu beklentisini destekler nitelikte. Çünkü sadece puan kazanma ve başarı odaklı düşünse idi ligi tanıyan ve hiç uyum sürecine ihtiyaç duymayan bir teknik direktör ile anlaşırdı. Yaptığı genç oyuncu transferleri ve bizim topraklarımıza oldukça uzak olan Hollanda ekolünden biri ile anlaşması söylemlerini destekler nitelikte. Dolayısıyla alınan sonuçlar üzerinden Başkan ya da teknik heyete baskı yapmak işe yaramayacak ve sadece huzursuzluk yaratacak gibi duruyor. Puan ve sıralama üzerinden eleştiri getirenlere şu örneği hatırlatmak gerekir: Fenerbahçe o masal gibi geri dönüşü başardığı ve şike kumpasıyla karalandığı 2010-2011 sezonunun ilk devresi biterken zirvenin 9 puan gerisindeydi. Devrenin bitmesine daha 9 hafta varken geçmişten ders alıp geleceğe umutla ve birlik olunarak bakılmalı.

Geçen hafta yaşanan ve efsane kaptan Volkan Demirel’in kadro dışı kalmasının başrolünde olduğu büyük depremle alakalı Başkan yine samimi açıklamalar yaptı. Konuya onu onore ederek başladı. Hem de kendisine saygısızlık yaptığını düşünmesine rağmen. Bu söylemler “Alex karşımda sakız çiğnedi, görüşmeye geç geldi.” tarzına ne kadar uzak değil mi? Ardından da ne yaptıysa bir bir anlattı. Onu çok sevdiğini evine gittiği tek futbolcu olmasına rağmen kadro dışı kalışıyla ilgili olarak çizgiyi çok net çekti. Ödün vermeyeceği anlaşılıyor ki Ali Koç’un ahbabı olsanız dahi Fenerbahçe’ye yanlış yaparsanız affı olmaz. Zaten en büyük vefayı Fenerbahçe’nin hak ettiğini de dile getirmişti. Yani hatasını Fenerbahçe’ye zarar vermemek için kabul edip özür dilemesi gerektiğini anlattı. Volkan da karşı bir açıklama yaptı, kim ne kadar haklı bilinmez ama aslında işin taraftarı ilgilendiren özü şu: Eski Fenerbahçe yönetiminin yaşananları ‘devlet sırrı’ gibi saklama alışkanlığına karşın Ali Koç kulübün asıl sahibi olduğunu her fırsatta dile getirdiği taraftara detaylı açıklamalar yapıyor. Bununla birlikte iradesinden de ödün vermiyor. Size net olarak söyleyebilirim ki böyle hassas denge gözeterek hareket eden bir insan bırakın spor kulüplerini çoğu ülkenin yönetimine bile nasip olmayabiliyor.

Diğer konu ise teknik heyetin bir kısmının yaptıkları ile alakalı. Mevzu meslek etiğine ve Fenerbahçe sevgisine -yazarken utanıyorum- ihanet etme cinsinden. Kulüp Başkanı söylemiş olsa da kimseyi böyle bir suçlamayla yargısız infaz etmek doğru değil. Ancak karşı taraftan da bir cevap gelmediği için söylenenleri doğru kabul etmek durumundayım. Maç kadroları açıklandığında “Yahu bu işte bir yanlışlık yok mu?” tarzında birçok yorumla karşılaşmıştım. Bu söylemler de (hala emin konuşmak istemem) suçlamaları destekler nitelikte. Bu yapılana karşılık futbol takımının aldığı sonuçları eleştirmeye devam etmek ne kadar insaflıca? Aatıf’ın Dirar kadroya giremediği için yaptıklarına hiç değinmiyorum bile.

Artık son paragraftayım. Camianın büyüklerinden Ali Şen geçen günlerde şöyle bir açıklama yaptı. ”Ali Koç, mart ayında başkanlığa adaylığını koyacağını söylediği anda ben herhalde dünyadaki en sevinçli Fenerbahçeliydim o dakikada. Ali Koç’un Fenerbahçe başkanlığına aday olması ve bunu arzu etmesi onun için büyük bir fedakârlıktı. Fenerbahçe’nin Ali Koç’a verecek bir şeyi yok. Ama Ali Koç’un Fenerbahçe’ye vereceği çok şey var.” Buraya fazlaca dikkat etmek gerekir. Ali Koç, Rize deplasmanında tribünlere giderek mahcubiyetle özür dileyip açıklamalar yaptı. Sanırım böyle bir duruma Fenerbahçe dışında hiçbir şey için düşmezdi. Türkiye Futbol Federasyonu’nun Başkanı EURO 2024’ün ev sahibinin açıklanacağı gün dünya üzerindeki saygınlığını açıkça ifade ederek Sayın Koç’u da beraberinde götürdü. Yine son yılların en başarılı başkanı olarak nitelendirebileceğim Beşiktaş Başkanı’nın Ali Koç hakkında söyledikleri ortada. Böyle bir kişiliği birkaç maç sonucuna bakarak yıpratmak öyle görünüyor ki Fenerbahçe’ye yapılan en büyük yanlışlardan biri olacaktır. Görgüsüzlük olarak değerlendirilmesin -ki zaten benim param değil- ama Başkan’ın kulübe sağladığı maddi olanaklar ortada. Günü kurtarmanın aksine risk alarak geleceğe yaptığı yatırımlar da karşımızdayken biraz daha ferasetli olmak gerekir. Şu an akılcı ve gerçekçi olarak bakıldığında karşımıza çıkan tablo bu şekilde. Olur da bu argümanlar geçerliliğini yitirir ise o zaman Ali Koç da elbette hedef tahtasında olacaktır. Şu an daha destekleyici bir hava yaratmak en doğrusu. Bakalım gelecek bize neler gösterecek?

Son Yazılar

Voleybol ağırlıklı güncel spor yazıları yazıyor. Marmara Üniversitesi'nde Spor Yönetim Bilimleri Yüksek Lisans eğitimi alıyor. Çeşitli spor kanallarında voleybol maçları anlatıyor.