Spor iklimimizde Stockholm sendromu-1

Spor çevreleriyle ilişkilendirmeye çalışacağım bu sendromun önce ufak bir tarifini vereyim: Katiline âşık olmak olarak da bilinen Stockholm sendromu, kişinin kendisine zarar veren insanlarla gereğinden fazla duygudaşlık yaşaması ve kendini zora sokan üzen koşulları benimsemesi, savunması ve bu koşulları yaratan nedenleri görmemesi şeklinde tarif edilebilir.

Şimdi tecrübelerinizi yoklamanızı istiyorum. Ülkemizdeki ulusal liglerden ya da Milli Takımlarımızın katıldığı turnuvalardan geriye aklımızda neler kalıyor. Jeneriklik pozisyonlar mı yoksa hakem hataları mı? Sporcularımızın göğsümüzü kabartan performansları mı yoksa prim ya da şike tartışmaları mı? Şayet aklımızda kalanlar güzel oyun ve gururlandıran sporcular değilse bir başka soru geliyor. Bizler neden stres nedeni olan, hafta sonu keyfinin katili bu organizasyonlara teveccüh gösteriyoruz? Çoluk çocuğun rızkı olan bin bir emekle kazandığımız paralar; eşimize, annemize, babamıza ayırmamız gereken vakit neden bu kasvet kaynağı olan karşılaşmalarda harcanıyor?

Bakın nasıl da tipik bir Stockholm Sendromu yaşıyoruz. Mevzu bahis oyun yerine mekan basan futbol direktörü olunca daha çok konuşasımız geliyor. Televizyonda bir spor(!) programı takip ederken beş gollü maçın özetini maksimum beş dakika izleyebiliyoruz ancak bir hakem hatasını sayısız tekrarlarla daha uzun süre tartışıyoruz maalesef. Yani aynı sendromun yaşandığı olaydaki gibi bizi rehin alan olumsuzluklara daha da tutuluyoruz. Vallahi durum çok vahim.

Yukarda sorgulamaya çalıştığım, “neden” diye sorduğum durumun açıklaması sendromun tarifinde var aslında. Devamlı olarak maruz kaldığı şiddet, baskı veya üzüntü veren davranışlar sonucunda kurban bir hayatta kalma stratejisi olarak kendini saldırgan kişi veya yaşanan olaylar bütünü ile özdeşleştirme yoluna gider. Suçlu ile birlikte hareket etmeye başlar fakat bunu gönüllü olarak değil, maruz kaldıklarının doğal bir sonucunda yapar. Ülke sporunda yaşanan sıkıntılar büyüdükçe bizim daha fazla tutulmamızın sebebi bu olabilir mi acaba? Lütfen yanlış anlayıp kızmayın bana. “Ülkece hastayız yahu biz.” türünden bir teşhis koymak gibi bir hadsizlik yapmak istemem. Amma velakin bizler de halimize tavrımıza bir bakalım. Sonuçta ayıp değil günah değil varsa bir sıkıntımız kendimizi Türk hekimlerine emanet edelim. Belki abarttığımı düşünenler olur diye savımı örnekle güçlendireyim. Bu ülkede Türkiye Futbol Federasyonu’nda görevli olan bir şahsın Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitim alan öğrenciler tarafından Türkiye Futbol Direktörü ile kebapçı dükkanı yüzünden kavga etti diye heykeli dikildi. O şahıs da gidip heykelinin yanında poz verdi. İşte bu insanların yönettikleri ülke futbolunu gözümüzü kırpmadan üstelik hatırı sayılır meblağlar ödeyerek izliyoruz. ‘Balık baştan kokar.’ demiş atalarımız değil mi? Bu noktadan sonra yorum sizlerin. Abartıyor muyum sizler karar verin.

Spor bir endüstri haline geldi yani bu kurumun özünü artık para ve kazanç oluşturuyor. Peki bu parayı kim sağlıyor? Elbette bizler yani izleyiciler. Sonuçta büyük kitleler tarafından izlendiği için yüzlerce milyon dolarlara satılıyor yayın hakları. Bazılarımıza depresyonda zirve yaptıran, bazılarımızın da kabuslarında başrol oynayan bu zararlı organizasyonlar bütününün maddi kaynağı da bizleriz. Yazının devamı katilimizi kendimiz besliyoruz gibi bir sonuca gidiyor ve ben ekrana bakarken acaba buradan sürükleyici bir roman çıkar mı düşüncesine kapılıyorum. Hani Milli Takım maç kazanıyor ya oradaki zaferin sadece sahada oynayanlarla değil izleyenlerle de alakası var. Allah yüzümüze bakıyor, daha fazla derde tasaya düçar olmayalım diye yardım ediyor. Tabi ki bu şaka da olsa her şakada bir gerçeklik payı vardır.

Silkelenip olan bitene sakin kafayla tekrar bakalım. Ben neden bunlara katlanıyorum ve daha da kötüsü neden katlanmak zorundaymışım diye düşünmemiz gerekiyor. Bunları söyledikten sonra alternatif sunmadan konuyu kapatırsam yazdıklarımın bir anlam ifade etmeyeceğinin de farkındayım. Ayrıca başlıkta spor iklimi ifadesini kullandım ama sürekli futboldan bahsettim. Diğer branşlardan mevzunun çözüm aşamasında bahsedeceğim ve bütünlüğü bu şekilde sağlamayı planlıyorum. Ancak şimdilik daha fazla uzatıp sıkıcı olmak istemediğim için geri kalan kısmı ikinci bölümde anlatmaya çalışacağım. Tekrar görüşünceye dek sizlere sorgulamalarla dolu günler diliyorum.

Fotoğraf: https://pixabay.com/en/stadium-football-viewers-165406/

Son Yazılar

Voleybol ağırlıklı güncel spor yazıları yazıyor. Marmara Üniversitesi'nde Spor Yönetim Bilimleri Yüksek Lisans eğitimi alıyor. Çeşitli spor kanallarında voleybol maçları anlatıyor.