Lunapark gerçek mi?

Kendini iyi hissettiği yerler vardır insanın. Çocukluğuna döndüğü, mutluluğu en tepelere taşıdığı yerlerden bahsediyorum. Mesela ertesi gün o ışıklı şehre gidecek olmanın heyecanı ile bütün gece bir damla uyku girmesin gözlerime. Evet tam da o yerden bahsediyorum, yani lunaparktan. Gözümü kapadığımda bir rüyada bulayım kendimi. Ama rüyalarımın mekanı bu ışıklı şehir olsun. Buradaki oyuncakların sadece insanları eğlendirmek olduğunu bileyim. Gerçek hayatta bunların bize uygulandığını hiç söylemeyin bana. Ülkemde ki tek dolap çeviren adamın, lunaparktaki dönme dolabı kontrol eden amca olduğunu düşüneyim. Binbir dalavere çevirip masum insanları dönme dolaba bindirenlerden bihaber olayım. Dönme dolaba binmiş, ışıklı şehrin üzerinde dönüp dururken ne iki yüzlülük, ne arkadan iş çevirme ne de vicdansızlık kelimeleri bir anlam ifade etsin benim için. Sadece o güzel anın tadını çıkarayım. Mesela bir abinin yumruklarını sadece kardeşine hediye kazanmak için atıldığını bileyim. Aynı yumruğu insanların birbirlerin karşı kullandıklarını hiç ama hiç görmeyeyim. Sevdiğimiz oyunlardan bir tane daha. Hedef tahtasının başında duran göbekli amcanın, her isabet eden kurşunda bir hediye verdiğine tanık olayım. Kurşunların sadece hedef tahtasına sıkıldığını zannedeyim. Aynı kurşunun insanlarında öldürdüğünü hiç bilmeyeyim. Lunaparktaki vazgeçilmezimiz. Gelip de binmeden gitmediğimiz. Renkli renkli çarpışan arabalar. Mesela arabalara binen binlerce kişinin birbirlerine kahkalarla çarpmasına şahit olayım. Arabaların çarpışmasının sadece insanları eğlendirmek olduğunu zannedeyim. Buna benzer çarpışmaların binlerce can aldığı aklımın ucuna bile gelmesin o anda. Etrafıma şaşkın bakışlarla bakarken, çocuğunu atlıkarıncaya bindiren babaya takılsın gözlerim. Düşme ihtimali olmamasına rağmen çocuğunun gözlerinin içine bakıp, sanki düşecekmiş gibi tetikte beklemesini izleyeyim. Öyle bir bakış olsun ki sevgi dolu bakışları bir ömür boyu gitmesin gözlerimin önünden. O an hiç aklıma gelmesin, kucağında kartonla bebeğini cami avlusuna bırakan babanın gözleri. Öyle bir bakışın hiç olmadığını zannedeyim. Hep güzel şeyler olsun hayatta. Hiç bilmeyelim kötülerin de olduğunu. Mutlu gözlerle bakalım etrafa. Sadece gülümseyerek.

Son Yazılar

Özge Ur Yazar:

1996 doğumlu. Bursalı. Dumlupınar üniversitesi.