Yeni yil, yeni sen ve yeni ben

Yeni bir yıl…

Yeni umutlar, yeni zamanlar, yeni sen ve yeni ben. Koskoca bir yılı daha geride bıraktık. İyisiyle, kötüsüyle hepsi anılarda kaldı. Şimdi yeni umutlara yelken açma zamanı. Herkesin yeni yıldan beklentileri var. Kiminin aşk, kiminin para, kiminin ise huzur.

Bütün bunlar iyi hoş da bunları neden yeni yıldan bekliyoruz? Bir anlam veremiyorum. Ben değişmezsem, sen değişmezsen, yeni bir gün beni nasıl değiştirsin? Ben çalışmazsam, sen çalışmazsan isteklerimiz nasıl karşılansın? Değişen sadece bir takvimin yapraklarıysa eğer, kopan her bir dalla yok oluruz birer birer…

İnsanlar bu kadar beklentileri takvim yapraklarından beklemek yerine, kendilerinden bekleseler, işte o zaman anlam kazanır her bir gün.

Gelen yeni yıl, giden yıldan fazla bir özelliğe sahip değil oysa. Aynı aylar, aynı haftalar ve aynı günler. Yazı ve kışı da aynı. Tek farlı olan insanoğlu. Yeniliğe kendinden başlamalı insan. Bir şeylerin değişmesini istiyorsak eğer, ilk başta kendimizi değiştirmeliyiz.

Hep şikâyet, hep şikâyet…

O bunu demiş, şu bunu yazmış, bu böyle yapmış… Peki ya ben? Bütün bunlar olurken ben ne hâldeyim? İstediklerimi hak edecek ne yaptım? Benliğimin esiri olmuş, görmek istediklerimi görüyor, duymak istediklerimi duyuyorum.

Nedendir bilinmez, beklentilerimiz hep başkalarından. Hep onlar değişsin, onlar yenilensin ama biz aynı körlükte ve kulağımız sağır yaşamaya devam edelim. Bizdeki bu memnuniyetsizlik hâlleri neden? Olmayacak işleri kendimize sıkıntı yapmada üstümüze yok.

Niye?

Sıcacık evlerde oturup, sokakta kalanlara kem küm etmek neyimize? Bizi bağrına basmış bir cennet vatana sahip iken, yurtsuz kalanlara bu acınası bakış niye? Hâlin, vaktin yerindeyken, aman dileyene yüz çevirmek neyimize? Yediğin önünde, yemediğin arkanda iken, muhtaçlara ellerin titreyerek verdiğin üç kuruşun hesabı niye?

Tek başımıza bir hiç iken, dost elini uzatana bu kibir niye? En önemlisi ise, bizi yoktan var eden Yaradan’a, bu nankörlük niye? Nedir bizi kul olmaktan alıkoyan? Bu denli bencil ve hayırsız yapan? Oysa insanım ben, yaratılmışların en üstünü ve en şereflisi. Tüm kâinat emrime amade iken, bendeki bu memnuniyetsizlik niye?

Ne olursa olsun “Kaçıp, gidesim var buralardan…” cümlesini hapsetmeli sonsuza dek. “Mücadele edeceğim” sözü ile karşı koymalı güçlüklere. Yargılamaya kendimizden başlamalı, adalet ise mesele…

Benim hakkımı başkasından önce kendime sormalıyım. “Acaba insan olmanın hakkını verebiliyor muyum?” Diye. Şikâyet etmeden önce, bir kez daha düşünmeli. Nedir bu şikâyetin, neden ve kime? Ne kadar samimisin herkesten önce kendine…

Demem o ki, yeni yıl gelmiş hoş gelmiş. Beklentimiz yeni yıldan değil, kendimizden olmalı. Yeni bir biz olmalıyız, güzel günler için. Ben değişmezsem, sen değişmezsen ne olur hâlimiz? Ne ben, ben olurum, ne de sen, sen olursun…

Yalan olur her şey, bu sözler, bu sen ve bu ben. Tıpkı dediği gibi derviş Yunus’un:

“Cümleler doğrudur, sen doğru isen. Doğruluk bulunmaz, sen eğri isen…”

Belki de bu yüzden, iyi tarafından bakmalı hayata ve yaşananlara. Ateş düştüğü yeri yakmadan, su serpmeli yanan gönüllere. Hadi korkmadan uzatın ellerinizi insanlığa, sevgiyle…

 

 

 

Fotoğraf kaynak: http://hayatmasali.com/takvim-yapraklari.html

Son Yazılar

30 Ekim 1978 doğumlu, her şeyden önce kul, sonra evlat, eş ve anne olma çabasında...Yazmak ona iyi geliyor.